Futbolda Eşitsizliğin Bedeli Nelere Mal Olacak?
x
Buradasınız >> Ana Sayfa

Futbolda Eşitsizliğin Bedeli Nelere Mal Olacak?

1.1.1.FEB-KITAP

Prof.Dr. Ahmet Talimciler- 28 Ağustos 2025 Tuğrul Akşar, yapmış olduğu çalışmalarla ülkemizde spor ekonomisi alanındaki açığı adeta tek başına kapatma beceresini üstlenmektedir.

Ülke sporuna yön verenlerin ve yön vermeyi düşünenlerin 'Futbolda Eşitsizliğin Bedeli" kitabını da okumalarında büyük bir yarar söz konusudur

Başlık sevgili dostum Tuğrul Akşar’ın son kitabının ismini taşıyor ve söz konusu çalışmanın içinden geçmekte olduğumuz süreci anlamamız açısından çok daha fazla ipuçlarını bünyesinde barındırmakta olduğunu belirterek yazıya başlamak istiyorum. Her şeyden önce karşımızda altı yıllık bir emeğin ürünü olan ve dört yüz yetmiş üç sayfalık devasa bir eser var. Çalışmayı basım aşaması öncesinde okumuş ve önsözüne ‘ekonominin izinde futbolu takip etmek’ başlığıyla bir yazı yazmıştım. Dikkatimi çeken husus bu kez karşımda daha önceki çalışmalardan çok daha fazla ekonominin kavramlarını çok daha yalın bir biçimde bize anlatan bir yazım dilinin olduğuydu. Üstelik ekonominin kavramlarını ve tartışmalarını futbolun değişen ve dönüşen yapısı üzerinden ülkemizde kendisinden başka çok fazla bir yerde göremeyeceğiniz oranda istatistiki verilerle harmanlamayı da başarmaktaydı. Gini Katsayısı, Palma oranı, Pareto optimumu, Mülksüzleştirme politikası vb. kavramları bu kez futboldaki karşılıkları üzerinden okuma fırsatını elde ediyordunuz. Bu çalışmanın Tuğrul Akşar’ın ustalık eseri şeklinde nitelendirebileceğimiz özellikleri bünyesinde barındırmakta olduğunu söyleyebilirim. Yazarın ekonomi, siyaset, sosyoloji ile spor bağlantısını çok daha somut bir biçimde ortaya koymanın yanı sıra üstelik bütün bunları yaparken de ekonominin sadece rakamlardan ibaret olmadığı gerçeğini bizlere net bir biçimde gösteriyor.

Son birkaç yıl içerisinde ülke futbolunda transfer döneminde yaşanan gelişmeler ile dünya futbol piyasasında olup bitenler göz önünde bulundurulduğunda karşımıza çıkan ilk husus hiç kuşkusuz dengesiz bir yapının giderek daha fazla hem dünyada hem de ülkemizde etkisini arttırmakta oluşudur. İşte tam bu noktada yazar kitabın hemen başında şu alt başlık üzerinden durumu net bir biçimde ortaya koymakla kalmıyor aynı zamanda bu durumun yarattığı/yaratacağı etkileri de daha iyi anlamamıza yarayacak açılımları bizim önümüze koyuyor: ‘Futbolda tüm sorunların kaynağı son tahlilde gelir dağılımı dengesizliğine çıkar. Bu kitap aslında futbolun büyümesini ve yaratılan pastanın bölüşümünü irdeliyor…Gelirin yaratılmasında kullanılan üretim faktörlerinin büyümeden aldığı pay, üretim sürecinin gerçekleştiği ekonomik ve siyasi yapılanmanın izlediği politikalara göre belirlenmektedir. Bu da kendisini pratikte gelir dağılımı dengesizliği olarak somutlamaktadır. Üreten ile bölüşen arasındaki çıkar çatışması, herkesin yararına olabilecek bir şekilde bugüne kadar çözülememiş toplumsal bir konudur. Tarih boyunca devam eden bu dengesiz yapı sonuçta bir tarafta refah yaratırken diğer tarafta yoksulluk ve sefalete neden olmuştur. Futbolun tarihine bakıldığında da aynı sosyo-ekonomik gerçekliği görürüz. Bu gerçekliğin kaçınılmaz sonucu ise yeşil sahalara yansıyan dengesiz ve haksız rekabettir. Haksız ve dengesiz rekabet ise futbol ekonomisinin bir başka paradoksudur. Bir yandan daha çok para kazanmak isteyen aç gözlü merkez ligler, diğer taraftan rakibi orta ve uzun vadede öldürecek bir ekonomik-sportif politik yapılanış…Futbol kaynaklarının ve gelirinin dengesiz dağılımı, rakibi ortadan kaldıran bir sonuca yol açar. Oysa, rakip ne kadar güçlüyse, futbolun heyecanı ve kalitesi de o denli yüksektir. Bilinmezlik daha da artar. Bu ise daha fazla para demektir. İktisat teorisinde olduğu gibi futbolda rakibinizi yok ederek kar maksimizasyonu yapamazsınız’ (s.3-4). Süper ligin giderek iki takımlı bir görünüme doğru kayıyor olması ve rekabetin gittikçe acımasız bir hal alması tesadüfen gerçekleşmedi. Bu anlayış devam ettiği sürece sonucun belirsizliği ilkesi üzerinden vurgu yapılan ‘top yuvarlaktır’ veyahut ‘maç 90 dakika her an her şey olabilir’ klişeleri artık sadece birer klişe olarak kalmaya mahkumdurlar.

Dünyada yaşanan ekonomik eşitsizliğin her geçen gün biraz daha fazla arttığı ve bunun yarattığı olumsuzlukların da dünyayı çok daha kaotik bir hale doğru götürmekte olduğu bir dönemden geçiyoruz. Söz konusu eşitsizliklerin ve yarattığı dengesizliklerin futbol üzerinde de benzer sonuçlara yol açtığını ve bu durumun son yüz elli yıldır insanlığın en kitlesel eğlence aracı olarak nitelendirilen futbol olgusuna zarar verdiğini de göz ardı etmemek durumundayız. İşte tam bu noktada yazar hem bu gelişmelerin arka planındaki etmenleri gözler önüne sermeyi başarıyor hem de futbol özelinde neler yapılabileceği hususunda önerilerini sıralıyor. ‘Toplumsal gönenç düzeyin yükseltilebilmesi, bireylerin refahlarının artırılmasından ve mutluluğundan geçer. Ancak, mutlu bireyler ulusal refahın yükselmesine katkı sağlayabilirler. Fena halde yaşama benzeyen futbol için de aynı şey geçerlidir. Kulüplerin ortak mutluluğu, futbolun ve tüm futbol aktörlerinin mutluluğudur. Mutsuzluk çevre ve yarı çevre ligler için bir kader olmamalıdır. Bu kitapta eşitsizliği, özellikle de futbolda eşitsizliği, oyunu daha adil bir oyun haline getirebilmek için:

  1. Gelir dağılımı eşitsizliği,
  2. Kaynak kullanımı eşitsizliği,
  3. Servet eşitsizliği ve
  4. Rekabet eksikliği açısından değerlendirdik.

Bu sayede ‘fair play’ (adil oyun) sözde kalmamış olacak. Gerçekten de adil olmaktan uzaklaştığı sürece, futbol oyun olmaktan çıkıyor, kitlelere sportif ve hoşça zaman geçirtebilme yetisini kaybediyor ve ‘paranın konuştuğu’ can sıkıcı bir aktiviteye dönüşüyor’ (s. 9).

Yazar futbolun son yirmi beş yıl içerisinde nasıl bir dönüşüm süreci içerisinden geçtiğini hem veriler üzerinden hem de bu verilerin eleştirel bir perspektifle birlikte okunması üzerinden bizlerle paylaşıyor. Futbolun yapısal değişiminde iki önemli dönüşümün gerçekleştiği üzerinde duruyor. Bunlardan ilki, ‘parasallaşıp ticarileşen futbol finansal bir karaktere büründü. İkinci önemli değişim ise Avrupa futbolunda merkez ve çevre lig yapılanması yaşandı. UEFA aracılığıyla süreç içinde tesis edilen bu yapı bir yanda ekonomik, finansal ve sportif olarak futbolu domine eden, futbol pastasından ve kaynaklarından daha fazla pay alan beş büyük ligi (Premier League, Bundesliga, La Liga, Serie A ve Lig 1) merkez lig olarak konumlandırırken, diğer tarafta elli ülkenin içinde bulunduğu yarı çevre ve çevre lig yapılanmasına yer verildi. Bu paradigmatik değişikliklerle, merkez liglerin Avrupa futbolundaki hegemonyaları daha da pekiştirilip refah seviyeleri daha da artırılırken, diğer tarafta ülkemizin de içinde bulunduğu yarı çevre ve çevre ligler ise sefalete ve finansal krizlere itildi. UEFA’nın mimarı olduğu bu temel değişim ve dönüşüm, bu ligler arasında derin gelir ve servet farkları oluşturdu’ (s. 11-12). Başta Premier League olmak üzere söz konusu liglerin bir başka ifadeyle İngiltere, Almanya, İspanya, İtalya ve Fransa liglerinin yarattığı etkinin hem futbolun en yetenekli aktörlerini bünyelerinde toplamaları hem de uluslararası karşılaşmalar söz konusu olduğundaki başarıları çerçevesinde net bir ayrışma durumunu ortaya koymaktadır. Yazar bu durumun yaratılmasındaki asıl aktörün bizatihi UEFA’nın kendisi olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Ayrıca son on yıldır giderek daha fazla ön plana çıkan Avrupa Süper Ligi tartışmalarının arka planındaki daha çok kazanma saiklerinin yine UEFA tarafından nasıl başka bir şekle büründürüldüğünü ve bunun yine bu talebi dile getirenlere yaradığını da bu çerçevede daha iyi analiz edebiliriz.

Küreselleşme ve neoliberal politikalar eşitsizliği daha da arttırdı başlıklı alt bölümde yazılanlar aslında sadece futbol denilen alanı değil tüm alanları kapsayan bir gelişmeye karşılık geliyor. ‘Küreselleşmenin en ayırt edici özelliklerinden biri, dünya gelirlerinin eşit olmayan bir şekilde dağılımı ve bunun üzerine de liberalizasyon ve serbestleşme süreçlerinin başlamasıdır. Bu küreselleşme dalgası dünya gelir dağılımının eşit olmayan yapısını daha da derinleştirmiştir. Bu sürecin başlamasıyla birlikte, izlenen neoliberal politikaların bir sonucu olarak küreselleşmenin dünyanın yararına kullanılmaması ve merkeze hizmet eden neoliberal politikaların esiri olması, dünyaya sefalet ve kriz getirdi. Tüm dünyada gelir dağılımında dengesizliği daha da artırdı. İşte bu bağlamda konuya bakıldığında neoliberal politikalarla yönetilen küreselleşme sosyo-ekonomik yaşamda olduğu gibi futbolda da eşitsizliği artırdı. Yeni krizlerin oluşmasına neden oldu’ (s. 19-20).

Kitabın içerisinde çok sayıda tablo ve istatistik olduğunu bir kez daha hatırlatarak sayfa 24’teki Dünya futbol gelirleri tablosunu buraya almak suretiyle tartışmayı başka bir boyuta taşımayı arzu ediyorum.

1TA-1Resim1

Tabloya yakından bakıldığında dünya futbol gelirlerinin %42’sinin Avrupa ülkelerinin bağlı olduğu UEFA tarafından üretildiği görülmektedir. İşte tam bu noktada dünya futbolunda niçin UEFA’nın ve Avrupa ülkelerinin takımlarının çok daha belirleyici olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz. Gelir meselesi beraberinde naklen yayın, sponsorluk, merchandising ve bütün bunların yanı sıra bahis meselesini de yakından etkisi altına alıyor. Bugün dünyanın en önemli oyuncularının neredeyse tamamına yakını Avrupa’nın beş büyük liginde oynuyorlar ve bu oyuncuların oynadıkları takımların Şampiyonlar ligindeki karşılaşmaları dünya çapında izleniyor. Dünya kupası, Dünya Kulüpler Şampiyonası gibi büyük organizasyonlarda maçların oynanma saatleri Avrupa’daki seyircilerin izlemesine dönük olarak planlanıyor. Geçtiğimiz haziran ayı içerisinde oynanan FİFA Dünya Kulüpler Şampiyonasında Amerika Birleşik Devletleri’nde gündüz sıcağında maçlar oynatıldı ve futbolcular gerçekten çok ama çok zorlu iklim koşulları ile mücadele etmek zorunda bırakıldılar. Futbolda gelir paylaşımı sorunu başlıklı ikinci bölümün içerisinde Avrupa futbol gelirlerinin gelişimi, merkez ve çevre liglerin yıllık gelirleri, gelirlerin bölüşümü, vb. çok sayıda tablo ve açıklama yer alıyor. Merkez ligler arasında Premier League’in diğer dört ligle olan ilişkisinde gelir boyutunda aranın giderek açıldığına ilişkin verilere yer veriliyor. Aşağıdaki tablo sayfa 36’dan alındı ve bu durumu net bir biçimde gözler önüne sermekte.

2TA2Resim

Söz konusu gelir farkı takımların Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi ve Konferans Ligindeki başarıları çerçevesinde giderek daha fazla kendisini hissettiriyor. Premier League’in izlenme oranları açısından da diğer dört merkez ligin ötesinde bir yerlerde olduğunu da eklemeliyiz. Yazar bu durumu Gini Katsayısı, Lorenz Eğrisi gibi ekonomik kavramlar üzerinden de göstermek suretiyle durumun daha net anlaşılmasını sağlayacak bir yaklaşımı ortaya koyuyor. Ayrıca kitabın içerisinde Dr. Tolga Genç tarafından hazırlanan gelir dağılımı dengesizliği ve bunun neden olduğu eşitsizlik üzerine bir analiz başlıklı bir alt bölüme de yer verilmekte.

Futbol kaynaklarının kullanımında eşitsizlik başlıklı üçüncü bölüm içerisinde pandemi sürecinin yarattığı etkilerin incelendiği bir alt bölüme de yer veriliyor. Burada özellikle ilginize sunmak isteğim bölüm ise sayfa 169’daki ülke liglerinin değerlerini içeren tablo.

3TA-3Resim1

Yazar UEFA’nın Pareto optimumunu çalıştırmak suretiyle ligler arasında kalıcı iyileştirmeye yönelik refahı yeniden dengeli bir şekilde tesis etme hususunda yapabileceklerini şu şekilde sıralıyor:

- Merkez Ligler’in Çevre Ligler’e kaynak yaratacak şekilde vergi ve fon uygulaması gibi yeni uygulamalarla, Merkezden Çevreye fon transferine olanak sağlayacak bir nakit havuzu oluşturulabilir. Böylesi bir imkân, Çevre Liglerin rekabetçi yeteneklerini geliştirir.

- Kuzey Amerika sporlarında olduğu gibi “salary cap” – “ücret tavanı” uygulaması hayata geçirilebilir.

- Kulüp futbolu ile finansallaştırılan futbolda Merkez Liglerde artan servetin vergilendirilerek, buradan gelecek gelirlerin rekabeti daha dengeli hale getirebilecek şekilde kullanılması sağlanabilir.

- Merkez Liglerde servet artışlarına rekabeti dengeleyecek şekilde bazı sınırlamalar getirilebilir. Aşırı servet artışlarının önüne geçebilmek için, ilk haliyle UEFA FFP kural setlerinde yer alan, ancak daha sonra uygulamada esnetilen “futbol dışı fonların futbola girmesine izin verilmemesi” kuralının çalıştırılması gerekir. Bu konuda olumsuz örnekler olarak, Paris Saint Germain (PSG), Manchester City’e ve Chelsea gibi kulüplere akan Katar, Körfez ve Rus fonlarını gösterebiliriz.

Bu önlemler UEFA tarafından alınmadığı taktirde, Merkez Liglerin gelirlerindeki aşırı artışlar ve buna bağlı oluşan devasa servetler, servet yoğunlaşması, futbolda rekabetçi dengeyi Çevre Ligler aleyhine bozmakta ve haksız rekabete neden olmaktadır (s.169).  

Servet eşitsizliği başlıklı dördüncü bölümde merkez ile çevre ligler arasındaki gelir farkının 26 kata ulaştığına ilişkin veriler durumun vahametini ortaya net bir biçimde koymakta. Beşinci bölümde futbolda haksız ve dengesiz rekabet sorununun nedenleri ortaya konulmakta ve UEFA’nın söz konusu soruna ilişkin yanlış çözüm önerileri de gözler önüne serilmekte. Bu noktada Şampiyonlar ligi ile UEFA Avrupa ligi kazananlarının giderek beş büyük lig içerisinden olduğu gerçeğini ve burada çevre liglerin adeta birer figürana dönüştüğü hususunu da göz ardı etmemek durumundayız. UEFA’nın Avrupa Süper Ligi projesi kapsamında formatta değişikliğe gitmek suretiyle baş kaldıran takımlara daha fazla kaynak aktarımı yaparak şimdilik sorunu çözme yoluna gittiği gerçeğini de eklemeliyiz. Kitabın içerisinde önümüzdeki yirmi yılda futbolda nelerin değişeceğine ilişkin bir alt bölüme de yer verilmiş durumda: ‘-Karasal yayın yerini internet tabanlı teknoloji yoğunluklu, mobil kitle iletişim odaklı bir aşamaya bırakacaktır.

-Sporda ve futbolda sanal ve artırılmış gerçeklik çok yaygınlaşacak, uzay teknolojileri futbolun yapısını etkileyecektir.

-Değişen teknoloji kulüplerdeki geleneksel ürün satış ve pazarlamasının yerine içerik sağlayıcı, interaktif, yaratıcı satış ve pazarlamaya bırakacaktır.

-Kulüp futbolu tam anlamıyla futbolu domine eder hale gelecektir.

-UEFA ve FIFA’nın alternatifi olacak yeni futbol yönetim yapıları oluşacaktır.

-Merkez Ligler kendi aralarında organizasyonlara ağırlık verecektir.

-Çevre Ligler merkez liglere karşı ortak bir yapılanmaya, güç birliğine gideceklerdir.

- Karbon ayak izini düşürmeye yönelik Yenilenebilir enerji, başta statlar olmak üzere oyunun her aşamasında bir zorunluluk olarak karşımıza çıkacaktır.

-Statlarda koltuk başına geliri maksimize edecek teknoloji ağırlıklı yeni satış politikaları hayata geçirilecektir.

- Kripto varlıklar futbolda önemli bir yer tutacak, klasik ödeme araçlarının yerini kripto ödeme araçları ve varlıklar alacaktır.

-Kulüpler marka değeri, şirket değeri ve piyasa değeri maksimizasyonunu öncelikleyen birer ekonomik, sportif ve finansal örgütlere dönüşeceklerdir.

-Oyunun kurallarında teknoloji ağırlıklı, eğlence içeriği yoğun, basketboldan daha ileri bir yapıya evrilecektir.

- Paydaş taraftar olan futbol tüketicisinin dijital değeri ve önemi artacaktır.

- Kulüpler konvansiyonel örgütlenme anlayışını terk ederek, taraftar tüketici tabanlı kulüp yönetimi modeline geçeceklerdir.

- Yapay zekâ kulüplerin hemen hemen her biriminde ve oyunun her anında etkili olacak, rekabet üstünlüğü sağlayacaktır.

- Dünya nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan çevre ülkelerin önemi artacaktır.

- Futbolcuların ekonomik, sosyal ve sportif haklarında köklü değişiklikler olacak; futbolcu hakları daha ileri seviyelere gelecektir

-Klasik futbol turnuvaları yerini, daha az maç ve daha fazla para kazanmaya odaklı organizasyona bırakacaktır.

- Futbol kulüpleri finansal enstrümanlarını daha fazla kullanarak, futbol dışında elde ettikleri gelirleri, futbol gelirlerinin üstüne çıkacaktır.

- Futbol gelirleri bugünle kıyaslanamayacak astronomik tutarlara ulaşacaktır.

- Körfez ülkeleri, Çin vb. ülkelerin dışında futbolu bir aklanma aracı olarak kullanacak kişi ve ülke sayısında daha da artış olacaktır. Bu da futbola giren legal olamayan parayı artıracaktır. 

- Amerika futbolda ekonomik, finansal ve sportif olarak rekabet eder düzeye gelecektir.

- Kulüp sahipliği giderek artacak, bu nedenle kulüpler daha fazla paraya ulaşabilmek için örgütlenme biçimlerini değiştirecekler; kulüp sahipliğine izin verecek bir örgütlenemeye yöneleceklerdir.

- Merkez Ligleri koruyan, kollayan kartelci ve hegemonik futbol yapılanmasına karşı güçlü bir çevre lig yapılanması ortak örgütlülüğü oluşacaktır.  Bu liglerin kendi aralarında oluşturacakları ortak bir platform çevre liglerin kendi aralarında maçların zengin içeriklerle farklı iş modelleriyle yayınlanmasına ve astronomik yayın gelirlerine ulaşılmasına olanak sağlayacaktır’ (s.358-360).

Kitabın son bölümü futbolda eşitsizlik ekonomisi sorununun nasıl çözülebileceğine ayrılmış. UEFA’nın ideolojik, politik ve kar merkezli bir finansal oluşum olduğu tespiti son derece önem arz etmektedir. ‘Avrupa futbolunda eşitsizliği belirleyen temel faktör aslında UEFA’nın finansal futbol yapılanması içinde izlediği stratejik politik yaklaşımlardır. UEFA kendisini merkez liglerin kar merkezli örgütlenmelerinin yanında konumlandıran bir politik ve ideolojik anlayışa sahiptir. Çünkü, UEFA’ya göre Avrupa futbolunda parayı yaratan merkez liglerdir. Merkez ligler ne kadar çok para yaratabilirse, UEFA da o ölçüde gelire, kara ve servete ulaşabilecektir. UEFA merkez liglerle birlikte kar merkezli bir yapılanmaya yönelmiştir. UEFA bir sportif organizasyon olmaktan daha çok, finansal bir örgüt olmaya doğru makas değiştirmiştir’ (s.366).

Çalışmanın önsözü için yazmış olduğum satırlarla yazıyı tamamlamak istiyorum. ‘Çalışmanın içerisinde çok sayıda güncel tablonun ve verinin olduğunu bir kez daha hatırlatmalıyım. Bu veriler futbol denilen oyunun ki artık buna iş demek suretiyle başka bir pencereden bakmayı ve bu suretle de futbolun içinde bulunduğumuz dönemde dünyanın neo-liberal eşitsizlikçi politikaların uygulanmasında önemli bir araçsal rolü üstlendiği gerçeğini daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır. Premier League organizasyonu ile diğer dört merkezi lig arasındaki uçurum bile giderek açılmaktadır. Çevre liglerin bu süreçte kıymeti harbiyesinin kalmadığını söylemeye bile gerek yok. Bir başka ifadeyle ‘annemizin ligi’ olarak nitelendirilen Türkiye Süper Liginin ve bu ligde yapmış olduğumuz anormal harcamaların, uluslararası alanda bir karşılığının olabilmesi mümkün değil! Bu yüzden de ülkemizin başta dört büyük kulübümüz olmak üzere bütün kulüplerinin çıkış yolu olarak astronomik transferleri değil başka türlü bir modeli hayata geçirmeleri icap etmektedir. Ama tüm bunların ötesinde yazarın son derece yerinde tespiti ile gelir eşitsizliğinin ve haksız rekabetin olduğu bir yapılanmada adaletli bir futbol anlayışının ortaya çıkabilmesi de mümkün görünmemektedir. Açıkçası futbolun geleceği konusunda Tuğrul Akşar kadar iyimser değilim! Çünkü sermayenin kendi kazancı söz konusu olduğunda ne kadar acımasız bir anlayışla hareket etmekte olduğunu içinden geçmekte olduğumuz dönem fazlasıyla gözler önüne sermekte. Dünyanın yaşadığı adaletsiz gelir dağılımı modeli, toplumsal hayatımızın diğer bütün veçhelerinde olduğu gibi futbol denilen alanda da karşılık bulmakta olup bu alanı da kendi anlayışı doğrultusunda karartmaktadır. Enseyi karartmamaktan yanayım ancak futbolun geleceği konusunda ümit var da değilim!

Böylesine kapsamlı analizleri içeren ve çok büyük bir emeğin ürünü olan çalışmayı bizlere sunduğu için sevgili Tuğrul Akşar’ a bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Kendisi yapmış olduğu çalışmalarla ülkemizde spor ekonomisi alanındaki açığı adeta tek başına kapatma beceresini üstlenmektedir. Ülke sporuna yön verenlerin ve yön vermeyi düşünenlerin bu kitabı okumalarında büyük bir yarar söz konusudur. Çünkü dünyada olup bitenlerin ekonomik boyutu kadar sosyal ve kültürel boyutlarının da sadece niceliksel açıdan değil niteliksel olarak ortaya konulması gerekmektedir. Tuğrul Akşar çalışmasında bu ince ayrıntıyı çok net bir biçimde gözler önüne sermekle kalmıyor aynı zamanda nelerin yapılması gerektiğine de kafa yorarak önümüzü aydınlatıyor.


Tuğrul Akşar- Futbolda Eşitsizliğin Bedeli, Literatür yayınları, İstanbul, 2025

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  709  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Prof. Dr. Ahmet Talimciler Perşembe, 25 Kasım 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

futbolekonomihakkimizdabanner2

esitsizliktanitim

aksartbmmraporbanner

Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay

Kimler Sitede

Şu anda 1167 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 52481242

raporlaranas

kitaplar aksar

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1