Ömer Gürsoy-25 Kasım 2010

Tez canlı Türkiye futbol ortamında kulüp başkanlarının taraftarından seyirciye, yöneticilerden delegelere, köşe yazarından muhabirine kadar birçok cephede verdiği mücadeleyi büyük komutanların muharebelerine benzetirim bazen.

Tarihçi yazar Murat Bardakçı ile aynı gazete de yazınca doğrusu bu ilgimiz daha da arttı.

Türk Telekom Arena, Riva, borçların azaltılması gibi büyük projelere karşın önemli bir sportif başarısızlığın ve yönetim içi ciddi anlaşmazlıkların bir arada gittiği Galatasaray’da Başkan Adnan Polat’ın tavrını merakla bekledim. 

Kafamda, “Polat Helva(cı)yı yiyecek mi, yoksa Polat kendisi mi helva olacak?” diye beklerken aklımda iki örnek geldi gitti: Cengizhan-Camoka ve dağın kımıldaması.

Yüzölçümüyle gelmiş geçmiş en büyük imparatorluğun kurucusu, Moğol hükümdarı Timuçin’in daha Cengiz Han olmadığı zamanlar hep yanında kan kardeşi Camoka vardı.

Zamanla kader birliği etmiş iki insanın (yeni oluşan şartları yüzünden) yolları ayrıldı. Tıpkı Adnan Polat ve yardımcısı Mehmet Helvacı gibi iki ordunun komutanları olarak karşı karşıya geldiler. Birkaç muharebe sonrasında, Camoka’nın orduları tamamen yenildi ve Cengizhan’a esir düştü. Cengizhan , Camoka’ya tekrar arkadaş olmalarını ve yanında yer almasını teklif etti. Camoka bunu reddetti ve onurlu bir ölümü istediğini iletti.

Acaba Galatasaray’ın önceki günkü kritik yönetim kurulu toplantısının ardından böyle bir tablo mu çıkacaktı?

Galatasaray (liseliler) geleneğine kendini kabul ettirmek için Seyrantepeler’in zirvesinden uçurumlara atlayıp ağzıyla kuş tutması değil Kartal avlaması gereken Polat hafta sonu gelmeden ilk hamlesini bu toplantı da mı yapacaktı?

Yoksa yerinden kımıldamayacak mıydı?

Japon yönetmeni Kurosawa’nın o muhteşem filmini seyreden herkes hatırlar.

Eski çağlarda ünlü bir komutan, savaşa girişmeden önce gidip meydanı görür, en sağlam yeri seçer ve savaş başlayınca ordusunu oraya yerleştirir.

Daha sonra rakibi hangi hamleyi yaparsa yapsın ordusunu yerinden kımıldatmaz. Ve bu taktiğini de hep aynı cümleyle açıklar:

-Dağ kımıldamaz.

Savaş tarihine baktığınızda aslında bunun örneklerini çok görürsünüz. Ve şunu öğrenirsiniz: Rakibinin her hamlesine göre kımıldama. Senin için en iyi yerde, en sağlam biçimde dur.  

            Elbette spor savaş alanı değil. Sorunlar medeni bir şekilde, asgari müştereklerde, konuşularak da halledilir.

Polat’ın  tüm üyelerle  kameraların karşısına geçtiğinde söylediği gibi fikirler farklı olabilir ama bir karar alınınca herkes emeğini bunun gerçekleşmesi için harcar.

            Helvacı, 10 gün önce “Başkan tatilde diye yok diye işler durur mu?” derken muhabereyi başlatmıştı. Polat önceki gün yanı başında bu sözleri söyleyen Helvacı olduğu halde “Galatasaray’da her şey başkanla başlar, başkanla biter” dedi ve muhabereyi kazandığını ilan etti.  Polat, hem Cengizhan gibi gücünü gösterdi, hem de Japon Komutan gibi davrandı bu muhabere de. Ne dağı kımıldattı, ne de Camoka’yı (Helvacı) kaybetti.{jcomments on}

Habertürk

Helvacı, Camoka gibi onurlu bir ölüm (istifa) yerine tekrar Polat’ın yanında yer almayı tercih etti.

         Kısacası Galatasaray da son durum şöyle: Sorunlar masanın altına süpürüldü ama yeni muhaberelerin de önü açık.

Tweet

Tweetle                      Paylaş                        Paylaş