Beşiktaş’ın 'Yetmez Ama Evet'çileri
x
Buradasınız >> Ana Sayfa Haberler & Makaleler Genel Müslüm GÜLHAN Beşiktaş’ın 'Yetmez Ama Evet'çileri

Beşiktaş’ın 'Yetmez Ama Evet'çileri

1200x627660390282171

Müslüm Gülhan- 6 Kasım 2022 “Yetmez ama evet” sloganı etrafında örgütlenen gruplar, 2010 referandumunda ‘evet’ diyerek askeri ‘vesayet’ olarak tanımlanan otoriterlik sorununun ortadan kalkmasına sebep olacağı zannediyorlardı.

Halbuki bu gruplar, demokrasi kazanımı kisvesi altında cumhuriyetin değerler bütününü yok ederek, yeni ve daha ağır bir vesayet ile günümüz koşullarının oluşmasına neden oldular. 

 

 Gelinen noktada, Türkiye, ekonomik koşulların ağırlığının bulunduğu bir toplumsal travmanın içindedir. Yaşadığımız koşulları psikolojik, sosyolojik, ekonomik açıdan bilimsel olarak analiz edilerek ancak çözüm yolları bulunabilinir.

 

 Değerler bütünü tarihsel içeriğe sahip sosyal bir olgudur. Bugün Türkiye değerlendirmesi yaparken, içinde bulunduğu koşulları, kaybedilenler ile otoriterleşen yapıyla beraber değerlendirmek durumundayız. Zira, çözüm için çalışması gereken doğru mekanizmalar yok olmuş durumda. Mevcut durum, devletin yönetme aygıtlarını zayıflatıyor hatta yok ediyor. Kalkınma için gerekli ortak toplumsal hedefler ve irade oluşmuyor. Çünkü kazanılmış tarihsel içeriğe sahip tüm değerler yok edilmiş durumda. 

 

 Değerler üzerinden yapılan tartışmalar yok edilip, tartışma kültürü yerine kavga kültürünün oluşması sayesinde, kutuplaşmalar yaratılarak kaos ortamından beslenilmektedir. Diğer yandan, yönetimdeki azınlık gruplar cumhuriyet kültürün işlememesini sağlayarak, kendi değer yargılarına bağımlı olunmasını istiyor.

 

 Tüm bunların yarattığı travma etkisi ile, konuları demokratik bir ortamda tartışabilmek ve ortak akıl üretmek artık mümkün değildir. 

 

 BJK ’de de 20 yıl önce “Yetmez ama evet “çiler ortaya çıkarak seçimi kazandı ve iktidara geldiler. 

 

 Onların da tek istedikleri ‘vesayet’ rejimini (!) yıkarak, kuracakları ittifaklarla yeni bir Beşiktaş yaratmaktı! Ama ne Beşiktaş?.. 

 

 ‘Vesayet’ ise, Şeref Beyden gelen, Hakkı Babadan Süleyman Seba’ya geçen tarihsel derinliğe sahip değerler bütünüydü. Bu bütünlüğün temelini kurumun çıkarlarını her şeyin üstünde tutmak oluşturmaktaydı. Evet bu bir vesayetti… Tıpkı Barselona, Bayern Münih, Real Madrid, M United’da olduğu gibi. Bu ‘vesayet’ sayesinde BJK tarihsel kimliğini koruyarak, kendi geleneksel kurgusu içinde kalarak gelişip, rekabet ortamına adapte olarak varlığını koruyup geliştirecekti. 1903 yılından 2000 yılına kadar bu kimliğini korumayı başarmıştı. Kendi formasını taşıyan ve tüm kültürel kodlarına sahip kişilerden Şeref Beyden, Hakkı Babadan ve Süleyman Seba’dan başkan seçiyordu. Tıpkı İnter’deki Zanetti, Milan’daki Maldini, Benfica’daki Rui Costa, Bayern’deki Rummenigge gibi... 

 

 Kendi altyapısından yetiştirdiği oyuncular sayesinde hem takıma hem de Türkiye futboluna değerler yaratıyordu. Fuat, Fikret, Ziya ve Süleyman ile başlayıp, Metin, Ali, Feyyaz, Rıza, Gökhan ile süren Nihat ve Yasin ile devam edip maalesef Rıdvan, Emirhan, Serdar ve Ersin ile bitirildiği gibi. 

 

 Vesayetin yıkılması denilen asıl konu bu kurumsal kimliğin yok edilmesiydi. Tek amaç, bir ticaret hacmi yaratılarak, kulüp gelirlerinin hatta gelecek olan gelirlerin daha gelmeden piyasada kullanılmasını sağlamaktı. Bunu için kurumsal kimliğin ayak bağı olması nedeniyle ortadan kaldırılması gerekirdi. İşte bu yüzden “Yetmez ama evet” çiler ortaya çıkarak, tezgahladıkları “Ahmet Dursun Seba gitsin” sloganı üzerinden örgütlenerek kurumsal yapıyı yok ettiler. Tribünleri ele geçirip, kurulacak ‘rant’ pazarından nemalanmalarını sağlayacak sözler üzerine algı manipülasyonu oluşturarak ortamı hazırladılar. Genel kurulda ise, 20-30 yıllık Süleyman Seba’nın dostu olarak görünenler ne yazık ki hep yanındaymış gibi görünmelerine rağmen, gizli ittifaklar kurarak kulübü ranta açılmasına neden oldular.

 

 Kimi Divan Kurulu başkanlığı için, kimi Yönetim Kurulu üyeliği için, kimi Fulya inşaatı için, kimi storlar için, kimi dernekler için, kimi AŞ için, kimi turizm için… hepsi kendi hikâyeleri için gizli ittifaklar kurdular. Önlerindeki tek engel kurumsal yapıyı koruyan muhafazakâr ‘vesayet’ duvarlarıydı. 

 

 Yıkılan (!) ‘vesayet’ sonrası gelen özgürlüklerle birlikte, Süleyman Seba’nın kulübe sokmadığı menajerler artık kulübün içinden çıkmaz duruma gelip, ciddi bir futbolcu borsası oluşturdular ki bu süreç hala devam etmekte. 

 

 Süleyman Seba tarafından BJK’nin geleceğini kurtaracak proje olarak adlandırılan Fulya projesi, en son oluşan hakem heyetindeki BJK temsilcisinin müteahhitti haklı bulması ve hakem heyet başkanının BJK’yi haklı bulmasındaki trajik-komik durum sonunda, Beşiktaş’ın kaybettiği çok net olan bir anlaşma ile başlayıp bitirildi. Koca proje heba edilmiş durumdadır. Neredeyse BJK’yi borçlu çıkartacaklar. Ki, Şan Öktem tesisleri müteahhit tarafından yapma sorumluluğunda olmasına rağmen kimse kılını kıpırdatmamaktadır. 

 

 Son 20 yıldır, yönetimlerin babadan oğula geçer gibi hep aynı grubun ve o grubun sahip olduğu aynı zihniyete devredilmesi ile, yönetim mekanizması hiçbir şekilde tekrar eski Beşiktaş geleneklerini kuracak gruplara teslim edilmedi. Edilmemesi içinse ne gerekiyorsa fazlasıyla yapıldı. Ve süreç büyük bir ekonomik travmaya rağmen devam etmektedir. 

 

 Tüm değerler bütünlüğünün kaybedilmesi neticesinde, tek tip bir mekanizmaya dönüşen Beşiktaş yönetimleri, medyadaki “Yetmez ama evet”çiler ile yarattıkları skorboard manipülasyonunu başarıyla pazarlayarak, kulübün batma sürecinde olduğunu hep saklamayı başarıp, olmayan para ile borçlanarak, açığa oynayarak ticaret hacminden asla taviz vermediler.

 

 Süleyman Seba dönemindeki teknik yönetim anlayışı, Gordan Milne sayesinde kurumlaşarak bir sisteme ve uygulamaya dönüştü. Altyapıdan sıfır maliyetli Metin, Ali, Feyyaz, Rıza ve Gökhan ile birlikte, Maraş’tan Şifo Mehmet, Bergama’dan Zeki, Bolu’dan Şenol gibi kaliteli fakat düşük maliyetli futbolcular bularak ve çok düşük maliyette sisteme uygun yabancı oyuncularla 10 sene büyük başarılar kazanarak hep zirvede kalmayı başarmıştı. Ama bunlar hep ‘vesayet’ rejimi yüzünden olmuştu.

 

Gerçi İngiliz Milne, Trabzonlu Şenol Güneş gibi çiçeklerle de karşılanmamıştı. Ama Gordon Milne de 10 sene içinde hiç 3’lü çektirmedi tribünlere. 

 

 Neyse ki bu muhafazakâr yapı yıkıldı da transfer borsasına Beşiktaş’ta dahil oldu ve halka açıldı! 

 

 Şöyle küçük ayrıntılar var ama işi bozmaz sanırım: Beşiktaş’ın 2022 Yılı Divan Kurulu toplantısında açıklanan borcu 4 milyar 579 milyon 632 bin 94 lira. Sevgili Tuğrul Akşar’ın son yazısında belirttiği üzere, “Beşiktaş’ın toplam gelirleri ile toplam borçlarını karşılaştırdığımızda; toplam borçları, gelirlerinin 4.9 katına ulaşmış durumda.” Halbuki son ‘vesayet’ rejiminin lideri Süleyman Seba artı bakiye ile kulübü teslim etmişti…

 

 Tuğrul Akşar’ın açıklamalarına göre, “Dört kulübün geçmiş yıllardan gelen birikimli zararları, toplam gelirlerinin 1.7 katına yükselmiş vaziyette. Kulüpler her 100 TL’lik gelire karşın 170 TL’lik bir zararı bünyelerinde taşımak, bu zararı finanse etmek zorunda. Toplam geliriyle kıyaslandığında en yüksek zarara sahip kulüp yüzde 231’lik oranla Beşiktaş. Siyah-Beyazlılar gelirinin 2.3 katı bir zararı mali yapısında taşıyor”. 

 

 Yani kısaca diyor ki, “Gelirin üzerinde bir borçla faaliyetlerini devam ettirmeye çalışan kulüp yapısı, sürdürülebilir bir mali organizasyonun oluşmasına ne yazık ki izin vermiyor. Mevcut gelir, gider ve borçlanma yapısı içerisinde bu kulüplerin borçlarını sıfırlayabilme olanakları bulunmuyor.” 

Her kurum küçük bir Türkiye’dir.{jcomments on}

 

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  898  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Müslüm Gülhan Cuma, 20 Nisan 2012.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

FutbolEkonomi , 2010 yılından bu yana futbolun ekonomik, finansal ve yönetsel boyutlarını mercek altına alan bağımsız bir bilgi ve analiz platformudur. 2005 yılında kurulan Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi (FESAM) ile aynı vizyon doğrultusunda faaliyet gösteren platformumuz, futbolu sadece saha içi bir oyun değil, çok katmanlı bir endüstri olarak ele alır.

 Hakımızda daha fazlası >>>


Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay

Kimler Sitede

Şu anda 1558 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 51359683

Raporlar FE Anasayfa

Spor Endexi

 

25/07/2025

Kapanış  
  BİST 100

10.642,60

-0,43

 bjk BJKAS

2,10

-2,33

 fb FENER

14,25

+1,14

 gs GSRAY

1,43

+5,93

 trabzon TSPOR

1,12

+0,90

   SPOR ENDEKSİ

2.606,94

+2,30

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo

GwuEgEJW4AAMRrc


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1