Futbol ve Küfür – I (1950-1960)
x
Buradasınız >> Ana Sayfa Haberler & Makaleler Genel Lale ORTA Futbol ve Küfür – I (1950-1960)

Futbol ve Küfür – I (1950-1960)

-ben-volkan-a-kufur-etmedim--1145327

Doç. Dr. Lale Orta – 14 Şubat 2016 Türk Dil Kurumu küfürü şöyle tanımlamış: Sövme, sövmek için söylenen söz, sövgü.

 

Vikipedi ise küfürü: “Hoş olmayan, kırıcı, incitici ve görgüsüz, mahalle ağzının kullandığı sözler” diye açıklamış.

Uzmanlar, şiddetin dilde başladığını belirtiyor.Sözel saldırganlık kavgacı ve düşmanca konuşmaları içerir ve küfretmek, hakaret etmek, alay etmek amacıyla söylenen sözleri kapsıyor.

Doç. Dr. Ahmet Talimciler; Göztepe ve Karşıyakalı taraftarlar üzerinde yaptığı çalışmada; her iki tarafın da en çok karşı taraftan gelen küfürden tahrik olduğunu, buna karşın en çok da küfür etmeyi sevdiklerini saptamış.

Küfür eden kişi karşısındakini rahatsız mı etmek istiyor? İçi acıdığı ya da içini rahatlatmak için mi küfür ediyor? Eşitsizliklere ya da adaletsiz yaklaşımlara isyan olarak mı küfür ediyor?

Statlarımızda Küfür ve Şiddet

Küfür ve şiddeti önlemek için, 6222 sayılı ’’SPORDA ŞİDDET VE DÜZENSİZLİĞİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN 31.03.2011 tarihinde kabul edildi. Bu Kanunun amacı; müsabaka öncesinde, esnasında veya sonrasında spor alanları ile bunların çevresinde, taraftarların sürekli veya geçici olarak gruplar halinde bulundukları yerlerde veya müsabakanın yapılacağı yere gidiş ve geliş güzergâhlarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesidir.

Hakaret içeren tezahürat

“MADDE 14 (1) Spor alanlarında veya çevresinde taraftarların grup halinde veya münferiden belirli bir kişiyi hedef veya muhatap alıp almadığına bakılmaksızın duyan veya gören kişiler tarafından hakaret olarak algılanacak tarzda aleni olarak söz ve davranışlarda bulunmaları halinde, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, şikayet şartı aranmaksızın, failler hakkında onbeş günden az olmamak üzere adli para cezasına hükmolunur.

(2) Spor alanlarında veya çevresinde toplum kesimlerini din, dil, ırk, etnik köken, cinsiyet veya mezhep farkı gözeterek hakaret oluşturan söz ve davranışlarda bulunan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Birinci ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların yazılı pankart taşınması veya asılması ya da duvarlara yazı yazılması suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

Statlarımızda günümüze kadar artarak devam eden küfürün 1950’li yılların başında bireysel olarak tek tek başladığını ve zaman içerisinde artarak kitleleri kapsadığını görüyoruz.

 Bu araştırmamız, Milliyet Gazetesi’nin arşivinden yararlanılarak hazırlanmıştır. Gazete arşivi 1950 yılından itibaren taranarak, konumuz ile ilgili makale ve haberler derlenerek bir durum tespiti yapılmaya çalışılmıştır.

1950-1960 Döneminde Statlarımızdaki Küfür

 “Hakem ne yenendir, ne yenilendir, maçı idare ediyor ya? Vatman ne dövendir, ne dövülendir, tramvayı götürüyor ya? Basın ne iktidarı alandır, ne seçimi kaybedendir, efkârı umumiyeti temsil ediyor ya?Eloğlu bir kere küfür etmeye alışmış, hedefin lafı mı olur?” diyen Kadri Kayabel 1950 yılında yazdığıgazete yazısında “küfür etmeye alışmış insanları” vurgulamaktadır.

1951 yılında, Altay – Karşıyaka maçında iki oyuncunun maçı tatil etmek için sahayı terk etmek isteyen hakemi yakasından sürükleyerek  itelediklerini,  seyircilerden de birkaç kişinin sahaya girerek hakemin etrafını sardıklarını görüyoruz.

Türkiye’nin ilk FIFA kokartlı hakemi Sulhi Garan’ın 1951 yılında yazdığı köşe yazısında,  sahaya gazoz şişeleri, ayva koçanları, armut çöplerinin atıldığından yakınması, sahalara bir şeyler fırlatma kültürümüzün yıllar öncesine dayandığını gösteriyor.

Bir yıl önce yalnızca hakemin etrafını çevirmeyle sınırlı kalan seyircilerin, bir yıl sonra sahaya girerek hakeme saldırdığını yine Sulhi Garan’ın yazısından anlıyoruz. Sulhi Garan; 1952 yılında yazdığı bir yazısında, Beşiktaş-Beykoz maçında tribünlerden atlayan bir seyircinin sahaya girip hakeme saldırdığını yazıyordu: “Tribünlerden bağırıyorlar. Haydi el ayak takımından vaz geçtik. Ötekiler, hem kimler bilseniz. İngiliz kumaşından elbiseli, kolalı yakalı gömlekli, en azından on beş kağıtlık kravat takmış, süet pabuçlu ve yanında astragan kürklü hanımı yahut hemşiresi olan kelli felli efendiler. Ne küfür, ne küfür. Eşikte beşikte, gelmiş geçmiş, hatta geleceklerde ithal edilerek kademeli, katmerli ve sunturlu bir takım elfaz-ı galize(kaba küfürler)…

Güya bunlar spor seyretmeye gelmiş sportmen insanlar. Vah vah çok yazık.. Galiba stadyumları ayak yolu zannediyorlar. Öyle ya sarf ettikleri şeyler ancak oraya yakışır”.

Sulhi Garan, 1952 yılında “Statları Islah Etme Zamanı Çoktan Gelmiş ve Geçmiştir Bile” başlıklı yazısında durumun önemini bir kez daha vurgulamıştır. Şeref, Fener ve Vefa Statlarında oyun yeri ile seyircilerin oturacağı yer arasında üzerinden aşılamayacak yükseklikte kafesli tel örgüler konulmasını isteyerek durumun önemini belirtmektedir.

1952 yılında sahalarda yaşanan olaylardan dolayı takımların sahalardan çekildiğini de görüyoruz. Adalet – Fenerbahçe maçında, ayva, şişe, küfür, yağmur ve hakemin kötü idaresi düşüncesiyle Adalet takımı maçtan çekilmiş ve hakem Fenerbahçe’yi galip ilan etmiştir.

Spor yazarı Özcan Albona 1953 yılında yazdığı yazısında birkaç ağzı bozuk seyirciyi terbiyeye davet etmiştir: “Halkımızdan beklediğimiz spor anlayışı kadar seyirci anlayışı, spor bilgisi kadar seyirci adabı muaşeretidir. Birkaç ağzı bozuk şahsı biz kendimiz susturalım.”

Spor yazarı Ümit Deniz’de 1953 yılında sahalarda yaşananları hayretler içinde karşıladığını belirtmektedir: “Stadyumda neler görüyor, nelere şahit oluyoruz. Futbol maçı yerine küfür, kavga ve döğüş seyrettiğimiz yetmiyormuş gibi ara sıra hoparlörden “Bay Seyfi Özordu… Bir erkek çocuğunuz olmuştur. Eve dönün” gibi insanı hayrete bırakan şeyler işitiyoruz.”

1954 yılına gelindiğinde hakemlere ve futbolculara karşı el hareketleri ve küfürlerin artışına dikkat çekildiğini saptıyoruz. Spor yazarı Necmi Tanyolaç o yıl yazdığı yazısında şöyle diyordu: “Hakemlere ve futbolculara karşı el ve dil tecavüzleri her sene biraz daha çoğalıyor. Maç günleri Dolmabahçe civarını saran seyyar sergilerde en çok dikkat çeken yemiş ayva’dır. Hakemlerin kafasına, sahada ter döken futbolcuların suratlarına fırlatılmak için sanki satışa arz edilmiştir. Kol kuvvetiyle atılan bir nevi kurşun.”

1955 yılında kadın-erkek seyirci ayrımına dikkat çeken Halit Kıvanç yazısında şöyle yazmaktadır: “Kadın seyirci ile erkek seyirci arasında en mühim fark, müsabakaların sonunda meydana çıkar. Kadın seyirci ezeli ve ebedi silahına sarılarak ağlarken, erkek seyirci ya sövmekte yahut da dövmektedir.” O yıllarda kadın seyircilerin statlarda maçlara gittiğini ve küfür ve şiddetten dolayı statları henüz terk etmediklerini tespit ediyoruz.

1956 yılında sahalardaki eylemlerin ve küfürlerin hala bireysel olduğunu ve kitleler haline dönüşmediğini Namık Sevik’in yazısından yorumlayabiliyoruz:  “Şeref Has’ı Ağlatan Hadise” başlıklı yazısında şöyle diyordu: Fenerbahçe-Karagümrük maçında, taşkın bir seyircinin kalın sesi ile savurduğu galiz küfür Fenerbahçe’nin genç santraforu Şeref Has’ın kulaklarında çınladı. Bu üzücü ve moral kırıklığı içerisinde sahayı terk etti. Soyunma odasında bir köşeye çekildi ve ağladı.”

1957 yılına gelindiğinde küfürlerden en çok nasibini hakemlerin aldığını ve önlem alınmazsa boykot yapacaklarını, 9 Ekim 1957 tarihli Milliyet Gazetesi’nin haberinden anlıyoruz. Haber şu şekildedir: “Galiz küfürlerin önüne geçilmezse hakemler boykot yapacak. Mithatpaşa Stadında o tempolu galiz küfürlerin önüne geçilemediği takdirde, gelecekte lig maçlarına hakem bulamayacağız. Bu korkunç hakaret sağanağından fazlasıyla yıpranan hakemler, haklı olarak şereflerinin müdafaasını istemektedirler.”

1958 yılının başında boykot kararının etkili olduğunu ve küfüre karşı bir dizi önlem alındığını görüyoruz. 7 Ocak 1958 tarihli Milliyet Gazetesi’nde “Küfredenler Stadyumdan Çıkarılacak” başlığı ile yer alan haberin içeriği şu şekildeydi: Futbol maçlarında hakemlere çirkin şekilde bağıranların hakkında sıkı tedbirler alınmıştır. Galiz küfür edenlerin stadyumda yerlerini tespit ettik. Aralarına yerleştirilecek sivil polisler bu taşkınları derhal stadyumdan çıkartacaklar ve en yakın karakola teslim edecekler ve tahkikat açtıracaklardır.

1959 yılına gelindiğinde statlardaki küfürün önlenemediğini ve kitle hareketine dönüştüğünü tespit ediyoruz. Spor yazarı Gündüz Kılıç 27 Ocak 1959 tarihinde yazdığı Gündüz Gözüyle köşesinde durumun vahametini şöyle haykırıyordu: “Son haftalarda değişik renkli tribünlerdeki seyirciler artık nükte, olay, takılma, kızdırma gibi nispeten sevimli safhaları birdenbire atlayarak işi tahkire, tecavüze ve küfürün en ağdalısına vardırıverdiler. Kısacası, tribün tribüne, kitle, kitleye hep bir ağızdan rahatça sövüp sayıyor artık stat da. Yarın belki de o tribün bu tribüne sille tokat girişecek. Hâlbuki kitabı da bayrağı da bir olanların bu düşmanlıklarına sebep ne? Lanet olsun kardeşi kardeşe düşürecek bu husumeti körükleyenlere. Hâlbuki siz futbolseverler, niçin bu kadar haşin, niçin bu kadar gaddarsınız? Ve hatta yeni yeni futbolu sevmeye başlayanları, futboldan soğutacak, futbolu sevenleri de en bayağı küfürleriniz yüzünden yüzleri kızararak stattan kaçıracak kadar niçin bu derece saygısızsınız?”

                                              xxx 

1950’li yılların başında “birkaç ağzı bozuk seyirci” olarak tanımlanan kesimin, 1950’li yılların sonuna doğru geniş kitlelere dönüşmeye başladığını görüyoruz. Bu kitleler gerçek futbolseveri ve kadın seyircileri statlardan kaçırarak, “küfür ve kavgadan beslenen seyirci” kitlesine dönüşmüştür.

Tribünlerdeki seyirciler birbirlerine takılma ve kızdırma gibi sempatik aşamaları bu dönemde bırakarak, tribün lisanlarını küfürün en ağdalısına çevirmişlerdir. Tribünün tribüne, kitlenin kitleye hep bir ağızdan ve rahatça sövüp saydıkları bu dönem, ne yazık ki 60 yılı aşkın bir süreden beri halen günümüzde de devam etmektedir. {jcomments on}

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  16104  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Prof. Dr. Lale Orta Pazartesi, 14 Kasım 2011.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

FutbolEkonomi , 2010 yılından bu yana futbolun ekonomik, finansal ve yönetsel boyutlarını mercek altına alan bağımsız bir bilgi ve analiz platformudur. 2005 yılında kurulan Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi (FESAM) ile aynı vizyon doğrultusunda faaliyet gösteren platformumuz, futbolu sadece saha içi bir oyun değil, çok katmanlı bir endüstri olarak ele alır.

 Hakımızda daha fazlası >>>


Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay

Kimler Sitede

Şu anda 4146 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 51345735

Raporlar FE Anasayfa

Spor Endexi

 

25/07/2025

Kapanış  
  BİST 100

10.642,60

-0,43

 bjk BJKAS

2,10

-2,33

 fb FENER

14,25

+1,14

 gs GSRAY

1,43

+5,93

 trabzon TSPOR

1,12

+0,90

   SPOR ENDEKSİ

2.606,94

+2,30

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo

GwuEgEJW4AAMRrc


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1