Milli Takımın Derdi: Gol Atamamak!
x
Buradasınız >> Ana Sayfa Haberler & Makaleler Genel Deniz GÖKÇE Milli Takımın Derdi: Gol Atamamak!

Milli Takımın Derdi: Gol Atamamak!

alt

Deniz Gökçe- 17 Ekim 2010

Milli takımımız iki mağlubiyet aldı ve klasik 'Patrona Halil 'isyanı çıktı. Bu isyanda Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edilmiş ve Lale Devri sona ermişti.  Şimdi ise laleler ülkesi Hollanda'dan  Hiddink idam edilmekte.


Ama biz bunu ilk defa yapmıyoruz. Bugün tuhaf olan, en yüksek sesle Hiddink'in ipini çekenlerin, eski futbolculuktan gelip antrenörlüğe soyunup, başarısız olunca da son kapı olarak spor yazarlığına tutunmak zorunda kalanlar olması. Ama kendisi de altı haftada insafsızca kapının önüne koyulmuş bir eski teknik adam, bu tür haksızlıkları bilirken, kalkıp şimdi bu eleştirileri nasıl yapabilir? Medyamızın müthiş harikaları vardır. İngiltere'den sekiz golü yediğimizde, maç sonunda kaleci Yaşar'a mikrofonu uzatan ve 'Kendini nasıl hissediyorsun?' diye soran 'müthiş muhabir' arkadaşa ödül verilmeliydi. 

Bizim futbolumuzda saygınlık epey geç, uzun zaman sonrası Fatih Terim'le girdiğimiz Avrupa Şampiyonası 1996'da gerçekleşti. Ama orada da üç maçta hiç gol atamamıştık. 1998 Dünya Kupası elemelerinde gene Belçika'ya iki defa yenilip dışarı itilmiştik. 2000'de Avrupa Şampiyonası'nda ise Belçika'yı son sekizde kendi sahasında yenerek saygınlık kazandık. En ciddi hamlemiz 2002 Dünya Şampiyonası'dır ama Şenol Güneş Kore ve Japonya'da yapılan 2002 Dünya Kupası'nda takımın başındayken medya gene de onu parçalamaktaydı. Sadece iki üç  kişi (biri de bendim) 'Durun , daha turnuvanın başı, bekleyin, görün, sonra konuşun!' demekteydik.  Bu arada E. Toroğlu da Japonya'da (kendisi arkadaşımdır) bir 'harika eleştiri' getirmişti: Hakan Şükür'e, gol kaçırdı diye 'Senegalli Hakan' yakıştırmasını yapmıştı. Ülkemizde bir zamanlar 'Torinolu Şaban' gibi terbiyesizliklere de muhatap olan Hakan, Kore ve Japonya ile yapılan sonraki maçlarda müthiş oynadı ve Dünya Kupası'nda üçüncü olduk. Oyuncunun medyaya karşı tek savunması iyi oynayıp susturmaktır. Tabii Dünya Kupası'nda şanslı olduğumuzu, Kosta Rika ile berabere kaldığımızı, grupta sadece averajla çıktığımızı, ileri turlarda Senegal'e İlhan Mansız'ın altın golü ile uzatmada galip geldiğimizi, turnuvada Kosta Rika, Çin, G. Kore ve Japonya gibi dünya futbolunda 'gariban' dört ülke ile karşılaşmanın da büyük şans olduğunu vurgulamadık. Brezilya ise bizi iki maçta da yendi. 

2004 Portekiz Avrupa Şampiyonası'na nasıl gidemediğimizi, 'Letonya bozgununu' her kişi biliyor. Yenildik, çünkü 2003 Konfederasyon Kupası'nda iyi oynayan gençlere fırsat vermedik Şenol Güneş tutucu davrandı, yaşlı oyuncuları oynattı. İngiltere'ye 2-0 ve 1-0 yenildik. Baraj maçında Letonya'ya deplasmanda 1-0 yenildik, evimizde ise 2-2 berabere kaldık. Medya da Şenol Hoca'yı parçaladı. Sonunda Milli takıma Ersun Yanal geldi, ama o da 2004 Portekiz'de turistik takıldı, daha sonra rakiplerimiz olacak takımları izlemeden ülkeye döndü (önemli işi neydi ise), sadece finale geldi. Seyretmediği takımlar sonraki uluslararası turnuvada bize 'futbol dayağı' attılar.

Ortaya tekrar Fatih Terim çıktı. 2006 Dünya Kupası'na kalamamamız esas düzeyimizi açıkça ortaya koymaktadır.  2006 elemelerinde Yunanistan ile iki defa 0-0 berabere kaldığımızı, Gürcistan ile evimizde 1-1 berabere kaldığımızı, Danimarka ile içeride 2-2, dışarıda da 1-1 beraberlikler aldığımızı, Ukrayna'dan ise evimizde 3-0 sopa yediğimizi herhalde unutmayız (Rıdvan'ın her maçta televizyonda beş defa methettiği Servet de Şevçenko'yu hiç unutmamıştır). Baraj maçında ise İsviçre karşısında, kötü futbol ve sosyal rezaletlerle utanırken 0-2 ve 4-2'lik skorlarla averajla elendik.

2008 Avrupa Şampiyonası'na ise finallere Norveç'i son maçta deplasmanda 1-0 yenerek kaldık. Portekiz'e 2-0 yenildik. Sonra İsviçre maçı geldi. Yağmur başladı ve derhal 1-0 mağlup duruma düştük, ağır sahada güç sorunumuz açık seçik görülüyordu. O sırada hepimiz tanrıya yalvardık, yağmur durdu ve Arda'nın 'rakibe çarpıp giren' son dakika golü ile ilerledik. Şansı Çek maçında da devam etti: Chech'in topu son dakikada elinden düşürüp, Nihat'ın önüne bıraktığını, golümüzü bu şekilde bulurken, çok şanslı olduğumuzu düşünmek gerek. Hırvatlara da 120 artı 2'de Semih'in
Rüştü'nün uzun degajı ile gelen topa vurması ile 1-1 duruma gelip, sonra penaltılarla turu geçtiğimizi unutuyoruz. Ama kılıçla yaşayan kılıçla ölür: Alman'lara karşı 90'ıncı dakikada Lahm'ın attığı golle 3-2 yenildik (bu arada esas pozisyonu Sabri gibi sağbek olan Lahm solbek oynuyordu).
2010 elemeleri ise bir fecaatti. Belçika ile evimizde 1-1 beraberlik, deplasmanda 2-0 yenilgi, Estonya ile içerde 0-0 berabere kalmak, Bosna ile deplasmanda 1-1 beraberlik gibi sonuçlar ile finallerden 'out' olduk.  Grupta 25 gol atan Bosna gruptan çıktı ve 13 gol atan biz ise elendik. Gol atma becerimizin olmadığı bir kere daha ispat edildi!

Neden gol atamıyoruz? Çünkü takımlarımızda yabancı oranı yüzde 43 ve ligde atılan gollerin de yüzde 70-50 arası yabancılardan geliyor. Semih gibileri yedek kaldığı sürece de milli takım nal toplamaya devam eder. Kimse oynamadan oyuncu olamaz.

 Azerbaycan'a yenilmemiz, 2002'deki Kosta Rika beraberliği, 2004'deki Letonya faciası, 2006 sürecindeki Gürcistan beraberliğine ek olarak Danimarka ve Yunanistan ile beraberlik, Ukrayna ve İsviçre'den yediğimiz sopalar veya 2010 elemelerinde Belçika sefaletleri, Estonya ve Bosna beraberliklerinden daha mı ağır sopa?

Yabancılar oynadıkça ve golleri attıkça, biz milli takımda nal toplarız! Kulüplerimiz de borç nedeniyle iflas eder! {jcomments on}

 



 

 

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  22553  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Doç. Dr. Deniz Gökçe Pazar, 11 Temmuz 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

FutbolEkonomi , 2010 yılından bu yana futbolun ekonomik, finansal ve yönetsel boyutlarını mercek altına alan bağımsız bir bilgi ve analiz platformudur. 2005 yılında kurulan Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi (FESAM) ile aynı vizyon doğrultusunda faaliyet gösteren platformumuz, futbolu sadece saha içi bir oyun değil, çok katmanlı bir endüstri olarak ele alır.

 Hakımızda daha fazlası >>>


Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay

Kimler Sitede

Şu anda 2138 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 51353745

Raporlar FE Anasayfa

Spor Endexi

 

25/07/2025

Kapanış  
  BİST 100

10.642,60

-0,43

 bjk BJKAS

2,10

-2,33

 fb FENER

14,25

+1,14

 gs GSRAY

1,43

+5,93

 trabzon TSPOR

1,12

+0,90

   SPOR ENDEKSİ

2.606,94

+2,30

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo

GwuEgEJW4AAMRrc


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1