Aldıkları yıldızlarla övünen kulüpler, iş mali disipline gelince hiç de oralı olmuyor.
Ancak, bu araba böyle giderse devrilmesi kaçınılmaz. 2004’te Serdar Bilgili’den hemen hemen denk bütçeyle kulübü devralan Yıldırım Demirören, 5 yılda kulübün borcunu 320 milyona yükseltti. Bu borcun 90 milyon lirası ise kendisine. Galatasaray’ın borcu Beşiktaş’tan daha yüksek (340 milyon TL) ancak Sarı-Kırmızılı kulüp bu borcu üreten sorunları tek tek ortadan kaldırmaya başladı. Özellikle halka açık şirketinin yapısını değiştirmesi çok önemli adım. Diğer yandan Riva arazisinin değerlenmesi ve yeni stadının devreye girmesi Aslan’ın borç yükünden kurtulabileceğini gösteriyor. Oysa Demirören yönetiminin kulübün borçlarının azaltılmasına yönelik attığı somut adımlar yok.
Kurtuluş UEFA Kupası’nda Beşiktaş vergi borcunda ise lider. Gecikme zammıyla birlikte kulübün borcu 170 milyon liraları buluyor.2003’te Galatasaray’ın 120, Fenerbahçe’nin ise 105 milyon borcu affa uğrarken, Beşiktaş’ın affa uğrayan borcu sadece 17 milyon liraydı. 2005’te yine yapılan bir vergi affında Beşiktaş’ın affedilmeye muhtaç bir borcu yoktu ve hatta o zaman ezeli rakiplerinin vergi borçlarının affıne ‘Borcunu ödeyen enayi mi’ minvalinde tepki koymuştu. Geçmişin savurganı Fenerbahçe ise üç büyükler arasında borcu en az kulüp. Beş büyüklerden özellikle Beşiktaş’ın gidişatı hayra alamet değil. Kulüp için tek kurtuluş yolu UEFA’nın kulüplerin gelirinin üstünde borçlanmayı engelleyecek Finansal Fair-Play zorunluluğu olacak galiba.{jcomments on}.