Fikret Orman, “Şimdi değilse ne zaman” diyerek Beşiktaş’a başkan seçildi. Bu sloganı Aziz Yıldırım’a da uyarlayabiliriz. 

Yıldırım, şimdi değilse ne zaman konuşacak? 3 Temmuz’dan beri birkaç kez “Her şeyi anlatacağım” dedi. Bu sözünü salı günü de tekrarladı. Yıldırım, açıklamalarıyla dava süresince birçok kez manşetlere çıktı ama henüz Türkiye futbol sistemini sarsacak bilgiler vermiş değil. Kendisi ve kulübüne yönelik şike suçlamalarına yanıtlar verirken sadece şampiyonluk yarışındaki rakibine yüklenmekle yetindi. Milli takım dahil, bütün futbol ailesine dair bildiklerini henüz anlatmış değil. Salı günü görülen duruşmada menajer Mithat Halis’in “Futbol bütün dünyada kirli. İhalelerin olduğu yerde kirlilik de olur” diyerek, sunduğu perspektif Yıldırım’a da bir kez daha ‘konuşma’ konusunda ilham verdi ve “Gelin hesaplaşalım. Türk futbolu yargılanacaksa ben şahitler getireceğim” dedi. ‘Onlar’ gelmese de Yıldırım, bu hesaplaşma fitilini tek başına kendisi yakmalı ki memleket futbolunun kökten yargılamasının yolu açılsın. Ancak bu olursa hakikaten de o ‘ateş üflenerek’ sönmeyecektir.
İddia makamının kaçırdığı tarihsel fırsatı Yıldırım, kaçırmasın. Mademki bu davanın ‘şike davası’ olmadığını savunuyor Yıldırım, o halde bize bu davanın ‘ne’ olduğunu anlatarak, mahkemenin akışını değiştirsin. Hesaplaşma çağrısı Trabzonspor ile ve dolayısıyla 2010-11 sezonuyla sınırlı kalmamalı. Mesele bir sezonun aklanıp aklanmaması veya Başbakan’ın da dillendirdiği gibi, ‘ihale’nin kişilere mi ya da kurumlara mı bırakılması da değil. Yargılama sürerken Başbakan’ın böyle bir çıkış önermesi de kişilere haksızlıktır. Bugüne kadar büyük yol ayrımlarındaki hesaplaşmalardan hep ‘münferit’ çözümlerle olay mahallinden kaçtık. Oysa ortada kurumsallaşmış ve on yıllara dayanan bir çürümüşlük var. Bir sezon ve bir iki takımın yargılanmasıyla temizlenecek gibi değil. Menajerinden futbolcusuna, yöneticisinden gazetecisine bütün bir yapının kendisiyle yüzleşmesi şart. Yıldırım, mademki bildiğini söylüyor o halde bugün “Bir biz mi...” dilini bırakıp, kim ne yapmışsa anlatsın. Zaten “Perşembe her şeyi anlatacağım” demişti...{jcomments on}