Erdal Batmaz-21 Mart 2011

Mülkiyede ekonomi hocamız rahmetli Prof.Dr. Uğur Korum derdi ki; Çocuklar iki kişi ile ticaret yapılmaz! Bir devlet ile iki köylü ile!

Zira ikisi de maliyet hesabı yapmaz!

Bu tanım aynen kulüplerimiz, özellikle de büyük kulüplerimizi yöneten kişiler için yapılmış sanki. Halka açılmadan yatırımlara, transfer harcamalarından projelerine hep zarar eden bir kulüp yapılanmamız var. Sanki yaptıkları hiçbir şeyde bir maliyet hesabı yok gibi. Ülkemizde sürekli olarak gelecekteki gelirler üzerine hesap ve kar analizi yapan ve bunu da bütçe olarak sunan tek alan “futbol” olsa gerek! Ne zaman ki bir büyük kulübün bilanço zararları konuşulsa verilen cevap “ama bizim şuradaki arsalar üstündeki projeler, gelecekteki şu gelirler “ gibi evdeki gümüşler üzerinden yapılan bir hesap var!

Bu hesabı yapanların geçmiş devlet, özel sektör ve ekonomi tecrübeleri nedense futbol alanına gelince bilgi anlamında yok oluyor!

Kulüp zararları konusunda gerçekçi, günümüz mali ve finans ilkelerine uygun bir ölçümleme olmadığı gibi bu zararların sorumluluğu hakkında da bir denetim ve yaptırım da yok elbette. Var olan kulüp denetimlerinin etkinliği ise herkesin malumu. En önemli alanı bu kadar denetim dışı olan bir yapıda, futbol dünyamızda elbette herkes mali ve sportif başarı yerine, bir mucize gerçekleştirip “lafla peynir gemisi yürütmeyi” deniyor!

Tam da bu sırada bu çürük ekonomik yapının kusuru ve günahı için başta hakemler ve onların nüfus cüzdanları olmak üzere, federasyon üzerinden -  federasyonun da büyük bir iştah ile katıldığı - büyük bir laf yarışı başlıyor! Kulüplerimizi yönetenlerin içine düştüğü bu ” mali miyopluk” durumu futbol federasyon için de geçerli elbette! Federasyonumuz, Özerkliğe geçildiği günden bu yana ve bunca sponsorluk katkısına rağmen ilk defa bütçesini denkliyemedi. Geçtiğimiz yıl bilançosunu bağımsız denetim raporuna göre 26 milyon TL eksi ile kapatma başarısı gösterdi! Yani olmayan sportif başarısının yanına bir de mali başarısızlık ekledi. Aynen büyük iddialar ile dünya yıldızı hoca getiren kulüplere başarısızlığın nedenleri üzerine akıl verdikleri gibi kendi dünya yıldızları hoca ile başarısız oldular. Peki, kimin umurunda ki bu durum?

Türk futbolunda son günlerde yaşanan laf kavgasının kökeninde başarısızlık sonucunda oluşan mali problemler yatıyor. Dün olduğu gibi naif bir oyun değil bu futbol! Öyle “eskiden aynı tribünde kol kola maç seyrederdik” nostaljisi ülkemizde bile 1 milyar $ yaklaşan bir ticari alan olan futbolda bir anlam ifade etmiyor! Geride kalanın zaten kötü yönetilen mali yapısı daha da bozuluyor! Bu nedenle geride kalınmamalı! Alta düşmemeli!

Ama bu kavga sadece mali anlamda bir maliyet de oluşturmuyor. Toplumsal ve sosyal anlamda da bir sonucu var bunun. Kulüp yöneticileri maalesef bunun farkında değil!

Laf ebeliği, kin ve düşmanlık saçan demeçler bir sonraki maçın ve sezonun kin tohumlarını da ekiyor! Dün kardeşçe maç seyreden birbiri ile dalga geçen insanlar uzaklaşıyor. Bu alan bunu bir “spor” olarak kabul eden sporseverler yerine her maçı bir meydan savaşı olarak bekleyen, can alan, yaralayan holiganların eline kalıyor. İşte çözmemiz gereken sorun da bu!{jcomments on}

Tweet

Tweetle                      Paylaş                        Paylaş