BİR AHLAKİ ÇÖKÜŞÜN PSİKOLOJİK ANATOMİSİ: Sistemler, Arzular ve İnsan Doğası
x
Buradasınız >> Ana Sayfa HABERLER & MAKALELER Genel Prof. Dr. Fuat Tanhan BİR AHLAKİ ÇÖKÜŞÜN PSİKOLOJİK ANATOMİSİ: Sistemler, Arzular ve İnsan Doğası

BİR AHLAKİ ÇÖKÜŞÜN PSİKOLOJİK ANATOMİSİ: Sistemler, Arzular ve İnsan Doğası

tanhan161125kapak

 

Prof. Dr. Fuat Tanhan - 16 Kasım 2025 Batılı bir ülkedeki düzen karşısında duyulan "Burada kimse yere çöp atmıyor" hayreti, yüzeysel bir kıyaslamadan öte derin bir arayışın işaretidir; asıl soru "Neden bizde bu düzen yok?" sorusuna evrilir ve bu sorgulama, toplumsal ahlak mekanizmalarını anlama yolunda kritik bir içgörü sunar.Bu sorgulama, yalnızca basit bir kıyaslama değil, toplumsal ahlak mekanizmalarının işleyişini anlama çabasının önemli bir göstergesidir.

Arthur Schopenhauer'un belirttiği gibi,"Arzu, tüm acıların kaynağıdır."İnsanın sınırsız istekleri ve doyumsuzluğu, Thomas Hobbes'un da işaret ettiği üzere, onu doğal halinde "acımasız" bir varlık haline getirebilir. İşte tam da bu noktada, kurallar ve sistemler devreye girer. Hobbes'un "Leviathan"ı, bu kontrolsüz insan doğasını ancak güçlü ve adil bir sistemin dizginleyebileceğini öne sürer. Nitekim yurt dışında yere çöp atmayan birinin kendi ülkesinde aynı kuralı çiğnemesi veya bir hakemin kendi maçına bahis oynaması, kişisel ahlaktan ziyade, içine düşülen "sistem sarmalının" bir sonucudur.

Kırık Camlar ve Öğrenilmiş Davranışlar

Kurallar, toplumsal düzeni sağlamak için vardır ve gereklidir.Ancak uygulanmadıklarında tam tersi bir etki yaratır, düzeni bozar. Güçlüyü daha güçlü, zayıfı ise daha korunaksız yaparAsıl olan, kuralların çokluğu ya da azlığı değil; kuralların dengeli ve tutarlı bir biçimde uygulanmasıdır. Platon'un "Devlet"inde vurguladığı gibi, iyi yönetim, yöneticilerin kendi koydukları kurallara bağlı kalmasıyla mümkündür. Bir Alman atasözünün "Güvenmek iyidir, kontrol etmek daha iyidir" uyarısı da bu gerçeği pekiştirir.

Gelişmiş ülkelerdeki düzen; sağlam kurumlar, etkin denetim, adil yaptırımlar ve kurallara uyumu normalleştiren toplumsal bir mutabakatın ürünüdür. Bu sistem, kuralların sayıca çokluğuna değil, işlerliğine odaklanır. Hatta bir yerde kuralların aşırı detaylandırılması ve çoğalması, genellikle o kuralların temelde işlemediğinin bir göstergesidir. Sistem, bireye sürekli ve güvenilir bir biçimde şu mesajı verir: "Kurallara uymak senin için en mantıklı, en güvenli ve en doğru yoldur.Türkiye'de ise bu mesaj çoğu zaman "Kurallar esnetilebilir"e dönüşür.Kırık Cam Teorisi, bu kopukluğu anlamak için aydınlatıcıdır: Onarılmamış bir kırık cam, atılmış bir çöp veya cezasız kalan küçük bir ihlal, topluma "Burada kurallar önemsenmiyor" mesajı verir. Bu küçük ihlaller,Sosyal Öğrenme Teorisiile de uyumlu şekilde, zamanla daha büyük yozlaşmalar için zihinsel bir zemin oluşturur. Birey, kuralları çiğneyenlerin bedel ödemediğini gördükçe bu davranışı model alır. Cezasızlık, kuralsızlığı öğreten en güçlü araç haline gelir.

Meşrulaştırma ve Sürüklenme

İnsan zihni, bu bozulmuş çevreye uyum sağlamak için karmaşık savunmalar geliştirir. "Dürüst bir birey" öz-imajı ile "kural çiğneyen kişi" gerçeği arasındaki çelişkiden kurtulmak içinnötrleştirme teknikleri devreye girer:

"Acele işim vardı" diyerek kırmızı ışıkta geçmeyi hak görür.

"Zaten kirli" diyerek yere çöp atma eylemini normalleştirmeye çalışır

"Kim dürüst ki?" diyerek yönettiği maça bahis oynamayı meşrulaştırır.

Kohlberg'in ahlak gelişim kuramında, kişisel çıkar için kuralları çiğnemeyi meşru gören bu yaklaşım Gelenek Öncesi Düzey'i yansıtır; birey ahlaki kararlarını yalnızca kendi ihtiyaçları ve eylemlerinin kişisel sonuçları üzerine kurar, toplumsal değerler henüz içselleştirilmemiştir. Bu ben-merkezci tutum, etik sürüklenmeyi besleyerek ahlaki standartların aşınmasına ve toplumda Robert Kegan'ın "Hasta Toplumlar" olarak tanımladığı yapısal bir çözülmeye yol açar.

Kırık Cam Teorisi'nin işaret ettiği gibi, en başta küçük ve görmezden gelinen ihlaller, kişiyi ve toplumu ahlaki sınırları kademeli olarak aşmaya iter. Zamanla bu aşınma öyle bir noktaya varır ki; bir futbol takımının taşlanması, bir futbolcunun ırkçı söylemlerle linç edilmesi, şike yapan bir futbolcunun görmezden gelinmesi sıradanlaşır. Spor medyası, haksız penaltılar ve kayrılan takımlar tartışmalarıyla dolup taşar, kulüpler sürekli olarak önlerinin kesildiğinden şikayet eder, ancak tüm bu şikayetler ve ihlaller sistematik bir şekilde normalleştirilir. 

Nihayetinde, bu kademeli çürüme, bir hakemin kendi maçına bahis oynaması gibi büyük bir etik ihlalle patlak verir.Bu süreçte, sosyal psikolojide "seyirci etkisi" olarak bilinen durumun bir benzeri yaşanır. Toplum olarak, her türlü ahlak dışı eylemin sadece pasif birer izleyicisi haline geliriz. Bu bozulmuş ortamın, daha büyük etik ihlallere nasıl zemin hazırlayacağı ve spor ahlakını tamamen nasıl çökerteceği görülmez. Her skandal olayı takip eden toplumsal tepki, tıpkı bir saman alevi gibi aniden parlayıp kısa sürede söner; bu durum, Freud’un Hıristiyanlık'taki günah çıkarma pratiğinin bireyleri rahatlatarak yeni günahlara zemin hazırladığı yönündeki eleştirisini çağrıştırır.

İnsan Doğasını Dengeleyen Sistem İhtiyacı

Batı'daki düzen ile Türkiye’de bir hakemin yönettiği maça bahis oynaması ile gözlemlenen ahlaki erozyon, aynı gerçeğin farklı tezahürleridir. Schopenhauer'un "arzular" ve Hobbes'un "kontrolsüz insan doğası" tespitleri, sorunun kökenine işaret eder. İnsanın bu eğilimleri, ancak Hobbes'un "Leviathan" benzeri, güçlü ve adil bir sistemle dengelenebilir.

Çözüm, bireyleri "ahlaksız" diye yargılamakta değil; onurlu davranışı teşvik eden ahlaki bir sistem inşa etmekle mümkündür.Kırık camları derhal tamir eden, en ufak kural ihlalini bile ciddiye alan ve adil yaptırım uygulayan bir sistem, "Burada doğru davranmak, en akıllıca ve güvenli seçenektir" mesajını verir. İnsanlar, kendilerine adil davranıldığını hissettikleri bir sistemde, o sisteme güven duyar ve kurallara içtenlikle uyum sağlarlar. Kalıcı çözüm, bireyin karakterinde değil, onun daha iyi yanlarını ortaya çıkaracak sistemlerin tutarlılığındadır.

 

 

 

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  5  Defa Okunmuştur
 

futbolekonomihakkimizdabanner2

esitsizliktanitim

aksartbmmraporbanner

Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay
Dr. Sema Tuğçe Dikici
Dr. Sema Tuğçe Dikici
Prof. Dr. Fuat Tanhan
Prof. Dr. Fuat Tanhan
Prof. Dr. Turgay Biçer
Prof. Dr. Turgay Biçer

Kimler Sitede

Şu anda 1275 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 54085846

raporlaranas

kitaplar aksar

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1