Spor Hukukunda Yeni Bir Eşik: Rakibin Sınıflandırmasına İtiraz Hakkı Geliyor mu?
Alpay Köse- 26 Haziran 2025 Paralimpik sporlarda sınıflandırma sistemi, yıllardır eşitlik tartışmalarının merkezinde yer alıyor. Her sporcu, kendi fiziksel durumuna göre belirlenen kategorilerde yarışıyor.
Alpay Köse- 13 Haziran 2025 Futbol artık sadece sahada oynanmıyor. Transfer görüşmeleri, menajer pazarlıkları, yüksek komisyonlar ve karmaşık sözleşmeler bu oyunun görünmeyen ama en etkili tarafı haline geldi.
Lassana Diarra Davası: Avrupa Futbolunu Sarsacak Bir Karar mı Geliyor?
Alpay Köse- 8 Haziran 2025 Avrupa Birliği’nin en yüksek yargı organı olan Avrupa Birliği Adalet Divanı, futbol dünyasını yakından ilgilendiren bir davaya hazırlanıyor.
Kulüp Yöneticilerine Verilen Cezaların Caydırıcı Niteliği
Hüseyin Alpay Köse- 6 Kasım 2015Geçtiğimiz hafta oynanan Trabzonspor–Gaziantepspor maçı sonrası yaşanan olaylar bir kez daha gündeme sporda şiddet konusunu taşımış oldu.
Hüseyin Alpay Köse- 16 Şubat 2015Sportif organizasyonun en önemli özelliklerinden biri, sporun özellikle disiplini ve yönetimi ile ilgili konularda yaşanan ihtilafları kendi içerisinde oluşturduğu yargı mekanizması ile çözme noktasında çok net ve sert bir tavır içerisinde olmasıdır. Öyle ki bu yolların dışına çıkan kim olursa olsun şiddetli bir tepki ve cezalandırma ile karşı karşıya kalmakta. Nitekim İsviçre’nin Sion kulübünün sportif yargı dışına çıkarak İsviçre yerel mahkemelerine başvurması sonucu FİFA’nın İsviçre Futbol Federasyonu’nu tehdit etmesi ve bunun sonucu Sion’a İsviçre Futbol Federasyonu tarafından eksi otuz altı puan cezası verilmesi hala hafızalarda tazeliğini koruyan bir örnek.
Ancak konunun diğer tarafından bakıldığında, özellikle sporcular açısından durum her zaman kabullenebilir olamamakta. Zira sportif otorite bazen sporcuların hayatlarını direk etkileyen çok ağır kararlar verebilmekte. Özellikle Doping nedeni ile verilen cezalar da yıllarca veya ömür boyu spordan men edilebilmekte sporcular.
Doping spor açısından şiddetle mücadele edilmesi gereken ölümcül bir hastalık. Tabi burada sporun adilliğinin sağlanması amaçlanıyor gibi görünse de, spora asıl zararı takip eden ve para harcayan tüketici kitlesinin ilgisinin azalması tehlikesi olduğu da gözden kaçmamalı. Dopingli olduğunu düşündükleri spor organizasyonlarına seyircilerin ilgisi çok azalmakta ve bu durum sportif organizasyonların para kaybetmesi anlamına gelmekte.
Son yıllarda dopingle mücadelede ise çok önemli gelişmeler yaşandı. Bu işi uluslararası anlamda yürüten kuruluş olan WADA (Uluslararası Anti Doping Ajansı) klasik yöntem olan, sporcudan idrar numunesi alarak test yapma yöntemine ilave olarak yeni bir yöntem geliştirdi. “Biyolojik Pasaport” denen bu yöntem kısaca, sporculardan dönem dönem kan numuneleri alınması ve bu süreçlerde kan değerlerinde anormal bir aktivite olup olmadığının incelenmesi şeklinde tanımlanabilir.
Ancak burada normal yöntem olan idrar numunesi alınasından önemli farklılıklar bulunmakta. İdrar numunesinde doping etken maddesinin bulunduğunun ispatı WADA tarfından ortaya konması gereken bir husus iken, biyolojik pasaport uygulamasında kan değerlerinde oluşan anormalliği sporcunun açıklaması istenmekte. Yani bir nevi ispat yükü yön değiştirmekte. Tabi bu durum sporcuları çok ciddi zor durumlarda bırakabilmekte ve uygulamada sporcuların sportif yargıda başarılı olma oranlarının çok az olduğu görülmekte.
Bu durum ise sporcuları uzun süre spordan men ettiğinden, sporcuları başka yöntemler bulmaya zorlamakta. Nitekim çok güncel bir olay olarak sürat pateninde beş ayrı olimpiyat şampiyonluğu bulunan Alman sporcu Cladio Pechstein, yapılan kontrollerinde biyolojik pasaport uygulamasına takılarak iki yıl spordan men cezası aldı. Bunun üzerine itiraz mercii olan CAS’a başvuruda bulunan Pechstein buradan olumsuz yanıt alınca elinde tek başvuru yolu olan İsviçre Federal mahkemesi kalmasına rağmen bu yolu kullanmadı. Zira şimdiye kadar İFM’nin CAS kararlarına karşı yapılan başvuruları çok nadir başvurucu lehine sonuçlandırdığı bilinen bir gerçek.
Bu nedenle umudu olmayan sporcu kendi ülkesi olan Almanya’da yerel eyalet mahkemesine başvurma yolunu seçti. Buraya kadar çokta anormal olmayan bu hikaye Alman mahkemesinin konuyu görüşmeyi kabul etmesi ile birden bire spor gündemini sarsıcı bir hal aldı. Zira yapılan diğer başvurularda yerel mahkemeler yetkisiz oldukları gerekçesi ile red kararı vermekte idiler. Spor hukukunun yapısı da bunu gerektirmekte idi. Ancak özellikle biyolojik pasaport uygulamasının önemli soru işaretleri barındırdığı da bir süredir spor hukuku çevrelerinde tartışılan bir konuydu.
Almanya eyalet mahkemesinin davayı görüşmesi bile başlı başına önemli bir gelişme iken bu konuda CAS kararının aleyhine bir karar vermesi spor hukukunda bir kaos doğmasına yol açabilecek bir gelişme. Aslına bakılırsa çıkacak kararın Pechstein’e faydalı olma imkanı çok görünmemekte, zira Uluslararası Sürat Pateni Federasyonunun (ISU) merkezi Almanya’da değil ve bu yüzden bir Alman mahkemesinin kararına uymasını zorlayacak bir durum söz konusu değil. Hatta bu karar Alman Sürat Pateni Federasyonunu Alman Mahkemesi ile ISU arasında kalmak gibi çok zor bir durum ile de karşı kaşıya bırakma potansiyeline sahip görünmekte.
Bu açıdan yapılacak yargılama ve çıkacak kararı tüm spor hukuku çevreleri çok dikkatli olarak takip etmekte. Ama sürecin Almanya Yargıtay aşaması da düşünüldüğünde kısa sürede bir sonuç çıkma ihtimali görünmediğini de belirtmek lazım. {jcomments on}
E-Bilet Uygulaması; Sorunlar ve Çözümler
Av. Hüseyin Alpay KÖSE- 24 Eylül 2014 Futbolekonomi.com yazarlarından Av.H.Alpay Köse'nin E-Bilet Uygulaması ve Sorunlarına ilişkin 4.9.2014 tarihinde Aljazeera Türk internet sitesinde yayınlanan makalesini siz okurlarımızla aşağıda paylaşıyoruz.
CAS'ın Fenerbahçe Gerekçeli Kararının Değerlendirilmesi
Av.H.Alpay Köse- 1 Temmuz 2014 Fenerbahçe kulübü tarafından İsviçre Federal Mahkemesine yapılan CAS’ın kararına karşı itirazın ve olası sonuçlarının yoğun olarak konuşulduğu bu günlerde CAS’ın verdiği gerekçeli kararın kamuoyu ile paylaşılması tartışılan bir çok hususun netleşmesi açısından yararlı oldu.
H.Alpay Köse- 25 Haziran 201413. Ağır Ceza Mahkemesi tarafına yapılan sanık vekillerinin başvurularını inceleyerek, savcının da bu konuda ki mütalaasını alarak, bu taleplerin kabule değer olduğuna karar verdi.
H.Alpay Köse- 6 Haziran 2014 Son günlerde ülkemiz gündemi 17 Aralık operasyonundan sonra Sayın Başbakanın açıklamaları ile yeniden yargılanma konusu ile yoğun bir şekilde meşgul olmakta.
Futbolun bir depremle uyandigi 3 Temmuz 2011 tarihinde baslayan uzun, cok boyutlu ve sancili surec nihayet 17 Ocak 2014 tarihinde aciklanan yargitay karari ile nihayete ermeye cok yaklasti.
Ancak, sona erdigi soylenemez zira halen surecte yasanacak gelismeler oldugu onumuzde ki surecte ayrintisi ile gorulecek.
Cezanin aciklandigi ilk anda hemen akillara gelen bunun kesin olup olmadigi ve bundan sonra neler olacagi. Sunu hemen belirtmek gerekir ki bu haklarinda onama karari verilen saniklar acisindan kararin kesinlestigi anlamina gelmekte. Her ne kadar Yargitay Cumhuriyet Bassavciliginin itiraz hakki varsa da, savciligin zaten kararin onanmasini talep ettigi dusunuldugunde bu hakki kullanmayacagi acikca gorulmekte.
Haklarinda onama karari verilen saniklarin bundan sonra Anayasa mahkemesine ve Avrupa Insan Haklari Mahkemesine bireysel basvuru yapabilecekleri de unutulmamali. ancak baskaca unutulmamasi gereken bir hususta bu mahkemelerin her ne kadar hak mahrumiyetlerini tespit etme yetkileri varsa da verilen kararlari degidtirme yetkilerinin olmadigidir. Zarar gordugunu iddia eden tarafa maddi tazminat verilebilir sadece.
Onama kararinin iki onemli etkisi olmus durumda; ilk olarak kararlari onanan saniklar kalan cezalarini cekmek uzere yeniden hapse girecekler. En cok gundemde olan Aziz Yildirim 32 aya yakin hapiste kalma durumu ile karsi karsiya. Ikinci ve belki de cok daha onemli olan husus ise; ozellikle Fenerbahce spor kulubu baskani olan Aziz Yildirimin baskanliginin dusup dusmedigi hususu.
Saniklara iki tur ceza uygulamasi yapilmis durumda; ilki suc amacli orgut kurmak ve yonetmekten verilen cezalar, ikincisi ise sike ve tesvik primi yapmaktan verilen cezalar.
Sike ve tesvik priminden verilen cezalar 6222 sayili yasanin 11. maddesine göre verilmektedir.
Ayni maddenin içeriğinde; "Bu madde de tanımlanan suçlardan dolayı cezaya mahkûmiyet halinde, kişi hakkında..., spor kulüplerinin, federasyonların, bünyesinde sportif icra edilen tüzel kişilerin yönetim ve denetim aorganlarında görev yapmaktan yasaklanmasına hükmolunur" denilmekte.
Faaliyetleri ayrica yine kanunun 18.maddesinde; bu kanundan dolayi ceza alan kisilerin ayrica "SeyirdenYasaklanma" tedbirine de mahkum olacaklari duzenlenmekte. Seyirden yasaklanma bu kisilerin spor sahalarina ve antremanalanlarina girememesi anlami tasidigi gibi hic bir spor kulubunde yoneticilik yapamamaktadir.{jcomments on}
FutbolEkonomi, 2010 yılından bu yana futbolun ekonomik, finansal ve yönetsel boyutlarını mercek altına alan bağımsız bir bilgi ve analiz platformudur. 2005 yılında kurulan Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi (FESAM) ile aynı vizyon doğrultusunda faaliyet gösteren platformumuz, futbolu sadece saha içi bir oyun değil, çok katmanlı bir endüstri olarak ele alır.