Balık mı HastaYoksa Su mu Kirli?..
x
Buradasınız >> Ana Sayfa HABERLER & MAKALELER Genel Turgay Biçer Balık mı HastaYoksa Su mu Kirli?..

Balık mı HastaYoksa Su mu Kirli?..

19803-SY OK

Prof.Turgay Biçer- 7 Kasım 2025 Haftanın en çok konuşulan konularından birisi Beşiktaş Fenerbahçe derbisinde yaşanan olaylardı. Birincisi BJK Teknik Direktörü Sergen Yalçın’ın gördüğü kırmızı kart, yorumculukla antrenörlük yorumlarının taban tabana zıtlığı, ikincisi ise büyük umutlarla yaklaşık 30 Milyon Avro ödenerek Benfica’dan transfer edilen milli futbolcu Orkun Kökçü’nün gördüğü kırmızı kart.

 Sergen Yalçın’ın futbol yorumculuğu ve antrenörlük olayına başka bir yazıda değinmek gerek ama bu yazıda özellikle 24 yaşında ve geleceğinin baharında olan ve bir anda linç kampanyası ile tu kaka ilan edilen Orhun Kökçü olayına değinmek istiyorum.

Maç 2-0 iken ve Orkun’un gereksiz yere gördüğü kart – gerekli yere görülen kart nedir ben çözemedim, neyse- Herkes bu kadar yüksek ücret alan bir futbolcunun bu acemiliği yapmaması gerektiğini, takımına ihanet ettiğini, bir an önce gönderilip kaptanlığının elinden alınmasını; yakından tanıyanlar çok duygusal biri olduğunu, aslında çok iyi bir BJK’lı ve insan olduğunu ve daha genç ve istemeden yaptığını söylediler, yazdılar ve konuştular.

İşin spor bilimleri ve spor psikolojisi açısından değerlendirmesini yaparsak aklıma hep “balık mı hasta su mu kirli?” ikilemi gelir. Bir anlamda “yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan? açmazı gibi görünse de aslında olay çok basit. Orkun Avrupalı bir delikanlı her ne kadar aslı Türk olsa da. Avrupa kültürü ile büyüdü ve Avrupa’da futbol oynamış ve meziyetlerini göstererek buralara kadar geldi. O diyarlarda oynanan futbol daha çok eğlence amaçlıdır ve fanatizm bizdeki kadar değildir. Futbolcular fazla baskı altında kalmazlar. Stada gelen insanlar eğlenmeyi tercih eder maç sonucu ne olursa olsun. Takımlarını ateşlerler ama nerede durması gerektiğini de bilirler. Futbol kültürü ile eğitilmiş halk sporcuya saygıyla yaklaşır ve onları fazla baskı altına almaz. Bizim çocuklardan oralarda oynayanlar önceleri bu duruma şaşırdıklarını takımları şampiyonda olsa ligden de düşse yine de çok vakur davrandıklarını ve işlerinin orada daha kolay olduklarını söylerler hep. Bu nedenlerle orada bir spor kültürü vardır; temeli saygıya ve birlikte eğlenmeye ve her türlü sonucu kabule dayanır. İnsanların hayatlarında başka güzellikler de vardır. Futbolla yatıp futbolla kalkmazlar.

Bizim buralarda futbolcu olmak zordur. Seyirci senin kahraman olmanı ve hayallerini gerçekleştirmeni bekler. Derin tutkulu ve biraz bencil bir sevgi vardır. Seyirci hayal kırıklığına uğramamalıdır zira futbol ve fanatizm el eledir. Sporcu, kulübü ve takımı ile özdeşleşme yani takımın başarısını kendi başarısı, başarısızlığını ise kendi başarısızlığı gibi algılama yanılsaması yüzünden insanlar bir tür “manik depresif” duygu gel gitleri yaşarlar. Ortası yoktur; “ya seversin ya da linç edersin”, hepsi bu. Kulüp yönetimleri de seyircilerin bu baskısını göğüslemekte zorlandıklarından dolayı sürekli bir kurban arayışı ile sporcuya rekor cezalar vererek işin içinde sıyrılma yolunu seçerler.

Oysa, hatalar zinciri baştan yanlış dizilmiştir. 24 Yaşındaki bir sporcuyu normalin ötesinde bir ilgi ile özel hem de başkanın özel uçağı ile getirip, çok özel bir törenle binlerin önünde imza attırıp kaptanlık verip sporcuyu kaldırmayacağı psikolojik yükün altına sokmak işin en büyük yanlışı olmuştur. Diyeceksiniz ki bu artık normal; büyük kulüpler böyle yapıyor ama o kulüplerin yaptığın her şey doğru olamayacağı gibi bu tür aşırı duygusal yüklemelerin o kişinin duygusal olgunluğa ve duygusal zekâsı ile de orantılıdır. Duygusal ve zihinsel yükler antrenmanlardaki dayanıklık çalışmalarına benzemez, onlardan daha ağıdır ve her “can” o yükü kaldıramaz. Psikolojik yükler psikolojik sağlamlıkları üst düzey çalışmalarla geliştirilmiş bireyler ancak kaldırabilir.

24 Yaşındaki bir sporcu bu eğitimleri almamışsa zincirin zayıf noktası misali kaldırmaz. Büyük bir duygusal borç altına girmiştir sevgili Orkun Kökçü. Kendini göstermek aldığı parayı hak etmek ve beklentileri karşılaşmak her ne kadar doğru bir istek gibi gelse de kendi psikolojisine ağır gelecek bir işe koyulduğu içinde sahada bilinçsiz bir durumda istem dışı rakibine zarar verecek davranış yaparak kart görmüş ve takımını on kişi bırakarak yenilginin baş mimar sayılmıştır.

Derbi maçın ağırlığı zaten önemli bir olaydır. Bu ağırlığa yukarıda anlatılan diğer yükler de eklenince sonuç kaçınılmaz olur. “Stres” zaten yük anlamına gelir. Organizmanın fiziksel, duygusal, zihinsel yük altında kalması ve başa çıkamayacak kadar olması kişinin dengesini bozar. Belirli düzeyde yük yani stres iyidir ve organizmayı dik tutar ama damla fazlası çok zararlıdır. Ayrıca her sporcunun stresi nasıl kaldırabildiği, hangi psikolojik parametrelere sahip olduğu, psikolojik dayanıklığı ise ayrı bir konudur. Hayatının 50 küsur yılını sporun içinde geçirip 35 senesini spor psikolojisine ve uygulamalarına vermiş, her düzeyde takımlarla çalışmış biri olarak söyleyebilirim ki, ülkemizde sporcu veya spor profesyoneli olmak zor ötesidir. Herkesin kaldıracağı bir yük değildir. Sizden mucize yapmanızı beklerler hem de sürekli olarak. Bir kez insanları hayal kırıklığına uğratırsanız çok şeyden nefret eder hale gelir, getirilirsiniz.  Acımasızdır gerçekte sizin yakın gördünüz, uğruna ter akıttığınız, emek verdiğiniz çoğunluk…

Sporcuların zaten işlerinden dolayı yeterli baskı var üzerlerinde. Onlara hereksin işinden zevk alacağı ve mutlu olabileceği, sonuçlardan bağımsız, destekleyici, saygı duyulan ve mutlu olunan bir ortam ve iklim sağlanmadan daha çok Orkunlar ziyan edilecek ve ruhsal çöküşler yaşatılacak. Modern zamanın Gladyatörleri sayılan oyuncu arkadaşların en zayıf halkası psikolojik dayanaklıklarıdır. Bu konuda ne kulüpleri ne de kendileri önlem almaya pek yanaşmıyor, gereksiz görüyor, hala önemi bilmiyor.  Oysa bir sporcunun veya takımın en önemli özelliği psikolojik yönden sağlam ve dayanıklılığıdır. Bu yapıdaki sporcular veya takımlar gelip sizlerin milyonluk takımlarınızı hallaç pamuğu gibi atarlar. Bunlar gözü kara, rakibinden korkmayan, bulunduğu her yerde her türlü zorluğa rağmen her türlü koşulda işini ifa etmeye çalışan yılmaz savaşçılardır. Konfordan hoşlanmazlar. Spartaküs filmindeki savaşçılar gibi az kişiyle zafer kazanırlar zira korku onların defterinde yazmaz…

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  35  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Prof. Dr. Turgay Biçer Çarşamba, 15 Ekim 2025.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

futbolekonomihakkimizdabanner2

esitsizliktanitim

aksartbmmraporbanner

Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay
Dr. Sema Tuğçe Dikici
Dr. Sema Tuğçe Dikici
Prof. Dr. Fuat Tanhan
Prof. Dr. Fuat Tanhan
Prof. Dr. Turgay Biçer
Prof. Dr. Turgay Biçer

Kimler Sitede

Şu anda 1145 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 53971669

raporlaranas

kitaplar aksar

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1