İngiliz Futbol Endüstrisi - I
x
Buradasınız >> Ana Sayfa Haberler & Makaleler Genel Mete İKİZ İngiliz Futbol Endüstrisi - I

İngiliz Futbol Endüstrisi - I

Son 3 yazımda futbolun, beşiği İngiltere’nin sınırlarını aşarak, 19. yüzyılın ortalarından itibaren tüm dünyaya yayılış serüvenindeki ana kilometre taşları ile futbol endüstrisinin ortaya çıkışındaki ilk safhalardan bahsetmiştim. Bugünde futbolun mucidlerinin, İngiliz Futbol Ligi’nin 1888’de kuruluşuyla, oyuncular nezdinde amatörlükden profesyonelliğe hızlı bir geçişin yaşandığı bu güzel oyunu, endüstri haline getirmelerindeki ilk evrelerden bahsedeceğim.

 

Halkın Oyunu Değişime Uğruyor...

Futbolun bugüne kadar beni en çok etkileyen ve “güzel” sıfatıyla birlikte kendisini en iyi şekilde tasvir ettiğini düşündüğüm “halkın oyunu” ibaresi, İngiliz işçi sınıfının, saat 15:00’de başlayan lig maçları vasıtasıyla, 1750’lerde başlayan Sanayi Devriminden bu yana ilk defa olmak üzere, Cumartesi öğleden sonralarını ucuz ve eğlendirici bir şekilde değerlendirmek üzere aradıkları vazgeçilmez bir aktiviteye kavuşmasıyla “halkın” arasında kullanılmaya başlanıyordu.

Futbolun tarihinde aktarmış olduğum üzere, İngiltere Futbol Federasyonu’nun (FA) 1885’de profesyonellik prensibini kabul etmesi, İngiliz Futbol Ligi’nin 1888’de kurulmasına ön ayak oluyor ve futbol kısa süre içerisinde her haftasonu puanlı bir lig çerçevesinde oynanan ve halkın takip ettiği bir eğlence şekline dönüşüyordu. 1888-1918 yılları arasındaki kısa süreç içerisinde futbol oyunu organize bir şekilde İngiltere’ye yayılıyor ve İngiliz liglerinde 20’si Premier Ligde (1992’den önce Division I) gerisi ise Football League’in 3 farklı bölümünde (Division I, II ve III) bölüm başına 24 takım olmak üzere toplam 92 takımdan oluşan bir hale geliyordu.

 

İngiliz Futbol Kulüplerinin Tarihsel Yapılanması...

Sanayi Devrimiyle birlikte ekonomik olarak güçlenen ve 18. yüzyılın başından 20.yüzyıla kadar dört bir yöne yayılmış sömürgeleriyle bir dünya imparatorluğu haline gelerek dünya tarihine önemli etki yapan İngiltere, 2001’de yapılan son nufüs sayımında 60 milyonluk nüfusa, 2004 yılı rakamıyla ise 27.000 Euro GSMH’ya sahip olarak, önde gelen uluslararası finans ve ticaret merkezlerinden biri olmanın getirdiği avantajla, dünyanın en büyük 4. ekonomisi konumundadır. Kasım sonu itibariyle 60 ülkeden 3.287 şirketin işlem gördüğü Londra Borsası ise 300 yıllık tarihinde İngiliz şirketlerine finansman sağlanmasının 1 numaralı mecrası olmuş ve bankacılık sektörünün gelişmesine önemli katkıda bulunmuştur.

 

Arkasındaki bu büyük ekonomiyle beslenen İngiliz futbol kulüpleri kuruluşlarından itibaren, çok  kısa bir sürede amatörlükden profesyonelliğe geçen futbolcuların hızla yükselen ücretlerinin oluşturduğu borçların kurucuların ve yöneticilerin kişisel birikimlerini riske atmaması mentalitesinden yola çıkarak, şirket yapılarını sınırlı sorumluluğa sahip limited şirket statüsünde oluşturmuşlardı. Normal şirketler bazında ele alındığında, limited şirket modeli, sahiplikle şirketin kontrolünü elinde bulundurma hususlarını ayırıyor olsa da, söz konusu futbol kulüpleri olunca, bu iki husus örtüşmeye başlıyor ve sonuç olarak, birçok İngiliz futbol Kulübü küçük bir işadamı grubu veya çoğunluğu taraftar olan birkaç yüz hisse senedi sahibi tarafından sahip olunmaya başlıyordu. İşte bu aşamada İngiliz futbolunda, ayrı bir yazımın konusu olacak olan kulüplerin sahiplik modellerinin bu güzel oyuna katkıları tüm Avrupayı içine alacak şekilde yüksek sesle tartışılmaya başlanıyordu.

 

Limited şirket çatısı altında ekonomik hayatlarını sürdüren futbol kulüplerinde, futbolun profesyonelleşerek kendine  has gider ve gelir kalemleri yaratmasıyla ve bu durumun sportif ile finansal hedefler arasında muhtemel bir çekişme yaşanması riskini artırmasıyla birlikte, FA, 1900’lerin başlarında 34 numaralı kararnamesini (Rule 34) devreye sokuyor ve futbol kulüplerinin hisse sahiplerine yapabileceği yıllık temettü ödemesini %5’le sınırlıyor ve bu kuralını ancak 1981’de temettü miktarının, hisselerin nominal değerinin en fazla %15’ine ulaşmasına izin vererek yumuşatıyordu.  

 

Futbol artık Borsada, ilk halka arz Tottenham Hotspur...

İngiliz futbol otoritesi FA’nın, bir futbol kulübünün şirketden farklı olarak yapılanmasını amaçlayan uzun yıllara dayanan çabalarına, İngilizlerin en köklü futbol kulüplerinden olan Tottenham Hotspur, futbol kulübünü yeni kurduğu Holding şirketi statüsündeki (Tottenham Hotspur plc) “Futbol A.Ş.” altında iştirak olarak yapılandırarak, 1983’de Londra Borsası’nda gerçekleştirdiği halka arzla efektif olarak son veriyordu. Burada anahtar husus, Futbol A.Ş.’nin statüsü gereği FA’nın kurallarına tabii olmaması ve böylelikle Rule 34’ün kapsamına girmekden kurtulmasıydı. Uzun yıllar öncesinin koşullarında kalarak kendini sermaye piyasalarındaki gelişmelere göre güncelleyemeyen FA’nın mevzuatındaki açık noktayı fark eden birçok futbol kulübü, hisselerini İngiliz Borsası’na kota ediyor ve borsada işlem gören kulüp sayısı kısa bir sürede 20’yi buluyordu. Rule 34’ün artık bağlayıcılığı kalmadığına kanaat getiren, FA, bu hükmünü 1998’de mevzuatından çıkaracaktı.

 

Yıllar içerisinde ülkemize has “Sportif A.Ş.” halka arz modelleriyle de gelişen futbol/spor kulübü, borsa ilişkisi, ayrı bir yazımın konusu olacak olmakla birlikte, ilk kere ortaya çıktığı ülkenin adıyla “İngiliz Modeli” olarak literatüre geçen şirketleşme ve akabinde halka arz modelinde, başta İngiltere olmak üzere, Avrupa’da bugüne kadar gerçekleşmiş örneklerde, futbol kulüplerinin tüm aktif ve pasifleri ile gelir ve giderlerinin, kurulan Futbol A.Ş.’lere devredildiği ve ilgili ülkelerin borsalarında kurumsal ve bireysel yatırımcılara sözkonusu şirketlerin hisse senetlerinin bir kısmının halka arz edildiği görülmekte.

 

Üst üste büyük reklam kampanyaları ve “Kulübüne sahip çık” sloganıyla piyasalara gelen ve öncelikle kendi taraftarlarından büyük bir talep gören Futbol A.Ş. hisse senetlerinin fiyatının genellikle yüksek olarak belirlendiği ve hisse senetlerini uzun yıllardır ellerinde bulunduran işadamları ve ailelerin, değeri belirlenen hisse senetlerini borsada satmayı opsiyonu sayesinde büyük bir servete kavuştukları dikkati çekmekte. Halka arzların kulüpler ve yatırımcılar üzerinde yarattıkları zararlar ise zaman içerisinde ortaya çıkacaktı.

 

Futbol kulüplerinin bir bölümü halka arzlardan sağladıkları gelirlerin bir kısmıyla stadyumlarını renove ederek, altyapı yatırımlarını gerçekleştirerek, kurumsal yönetim ilkelerine uygun organizasyon yapısını ve profesyonelliği kulübe getirerek en azından ilk aşamada düzenli gelir kaynakları oluşturmayı başarmakla birlikte, birkaç istisna dışında uzun vadede beklenilen karlılığı yaratamayarak yatırımcılarına yeterli bir temettü sağlayamadığından, kulüp halka arzları popülerliklerini hızla yitirdile.

 

İlk Önemli Gelir Kalemi, Stad Gelirleri...

Önceleri okullarda oynanmaya başlayarak sonrasında kasaba futbol takımlarının kurulmasıyla popüler olan ve adına futbol sahası denilen düşük kapasiteli yerleri, yüksek bilet fiyatları ve seyahat masrafları nedeniyle toplumun üst gelir seviyesine sahip kısmının doldurmasına rağmen, demiryollarının gelişimiyle kolaylaşarak ucuzlayan seyahat masraflarınında etkisiyle, İngiliz futbol liginin kuruluşuyla her haftasonu artık adına “stad” denilen o dönemde belediyeler tarafılan halkın sosyalleşmesi amacıyla inşa edilen futbol mabetlerinde oynanmaya başlayan bu güzel oyunun dayanılmaz cazibesi geniş halk kitlelerini yeşil sahalara çekmeyi başarıyordu.

 

İngiliz Futbol Ligi’nin kuruluşundan, yakın bir zaman öncesine kadar İngiliz futbolunda lig maçlarından gelen maç günü gelirleri, kulüplerin en önemli gelir kalemini oluşturmaktaydı. Dobson ve Goddard’ın 1999 tarihli ampirik araştırmasına göre, verilerin sağlıklı olduğu ilk yıl olan 1926’da nominal olarak 1,4 milyon Pound  olan 92 kulüpden oluşan İngiliz Futbol Ligi maç günü gelirleri, 1999’a gelindiğinde, nominal olarak 312 milyon Pound’a ulaşmıştı. 1990’ların başından itibaren yapılan revizyonlarla restaurantları, sinemaları, toplantı salonları olan bir “eğlence merkezi” konumuna gelen stadların da cazibe merkezi halini almasıyla astronomik oranlarda artan kombine koltuk, loca ve maç bileti fiyatları, “Futbolun yeni mabedlerine” yüzyılı aşkın süredir yağmur, çamur demeden gelen “cefakar taraftarın” yerini, verdiği paranın karşılığını almayı isteyen, zor beğenen bir “müşteri/taraftar” olgusuna bırakmasına ön ayak olacaktı. Bununla birlikte, yeni stadlarda oturma kapasiteleri genellikle düşerken, stadların doluluk oranları artmaya başlayacak ve yeni dengede ekonominin basit kuralı çalışarak kapasite kullanım oranının maksimizasyonunda, bilet fiyatlarının aniden artışı yaşanacaktı.

 

“İçimizdeki Düşman”ın yol açtığı Hillsborough Faciası...

1979-90 arasında İngiltere’nin Başbakanı olan ve yaptığı özelleştirmeye dayalı icraatleriyle devletin ekonomideki payını verimsizlikleri önleyecek şekilde minimize ederek, İngiltere’ye eski ekonomik gücünü yeniden kazandıran politikanın mimarı Margaret Thatcher’in, tamamen ekonomik gündeme yönelmiş İngiltere’sinde ekonomik getirisi olmayan futbolun popülaritesi azalmış ve İngiliz Futbol Ligleri taraftarlar açısından ağırlıklı olarak işçi sınıfının boş vakitlerini değerlendirdiği bir aktivite halini almıştı.

Yaşanan yoğun ekonomik buhranın getirdiği işsizlikle birlikte ortaya çıkan sosyal sorunlarını stadlarda “savaşarak” unutmaya çalışan bu sözde futbol taraftarlarını veya halk arasında kullanılan ismiyle “hooliganları”, dönemin Maliye Bakanı Kenneth Clarke’ın tabiriyle “içimizdeki düşman” olarak gören Thatcher Hükümeti, hooliganları stadlardan uzak tutmak için birçok caydırıcı önlemi devreye sokmak durumunda kalmasına rağmen, hiçbir önlem işe yaramıyor ve her haftasonu oynanan futbol maçlarında kavgalar kontrol edilemez boyutlara ulaşarak, sadece bu güzel oyunun aşkıyla stadları dolduran futbol seyircisini yeşil sahalardan uzaklaştırıyordu.

Birçok araştırmacı İngiliz Futbolunun o dönem içerisinde bulunduğu bu karanlık tabloyu kökünden değiştirmek üzere reorganizasyona giderek bugün ulaştığı büyüklüğü yakalamasındaki başlangıcı 15 Nisan 1989 Cumartesi günü Liverpool-Nottingham Forest arasında oynanacak FA Kupası yarı final maçından önce stada giriş turnikelerinde, sarhoş hooliganların başlattığı arbededen kaçmaya çalışan binlerce taraftarın aynı anda stadın dar tünellerine akın etmesinden dolayı 96 kişinin ölümüyle sonuçlanan Hillsborough Stadı Faciası’na dayandırmaktadır.

 

Taylor Raporu

Bu talihsiz olay üzerine İngiliz Hükümeti hemen harekete geçecek ve öncelikle Hillsborough Stadı’nda yaşanan facianın nedenlerini incelemek üzere Yargıç Lord Peter Taylor’u görevlendirecekti. Ağustos 1989’da açıklanan ilk rapor Hillsborough’da yaşananlarda suçu ve ihmali bulunanları tespit ederken, Ocak 1990’da yayınlanan ve İngiliz futbolunda yeni bir dönemin başlangıcı olarak literatüre “Taylor Raporu” olarak geçecek 2. rapor ise, bu olayın bir daha yaşanmaması için İngiliz futbol kulüplerinin öncelikle kendi yetersiz yönetim yapılarını reorganize etmeleri, kötü durumda bulunan stadların tamamının koltuklu olacak şekilde renove edilmesi, lig maçlarında bir norm haline gelen hooliganizmin önlenmesi için futbolun düzenleyicisi olan FA’nın bundan sonra Kulüplerin güvenlik unsurunu birinci planda görmeleri için yapması gerekli mevzuat değişikliklerini yapıcı önerilerle ortaya koyacaktı.

 

Taylor Raporu, futbol kulüplerine, taraftarlarına insanca yaklaşmalarının zamanının geldiğini söylüyor ve artık onları kendilerini her koşulda “ölümüne” destekleyen sadık bir kitle olarak görmeyi bırakarak, taraftar/müşteri eksenine oturtacakları yaklaşımla futbolun popülaritesinin artmasını sağlayarak büyük potansiyeli ortaya çıkarmaları tavsiyesinde bulunuyordu.

 

FA, Taylor Raporu’nun özellikle güvenlikle ilgili yapılması gerekli değişiklikler kısmını, Kulüpler ise stadların tamamının koltuklarla kaplanacak şekilde modernize edilmesi kısmını dikkate değer buluyor ve bunları sağlamak üzere harekete geçiyorlardı. Taylor Raporu’nda, futbolun sosyal sorumluluk misyonuna da vurgu yapılarak, raporun yenilenen stadların yüksek finansman maliyetlerinin etkisinin, büyük bir çoğunluğu işçi olan taraftarların lig maçlarına gelişinin azalmasına yol açmaması için bilet fiyatlarına yansıtılmaması gerektiğine atıfda bulunmasına rağmen, bu uyarı gelirlerini artırmak dışında bir düşünceleri olmayan Kulüpler tarafından kulak ardı edilecek ve maç bileti fiyatları soluk almadan yükselmeye başlayacaktı. Bununla birlikte, stadların modernize edilerek, eğlence merkezi haline gelmesi, gelir seviyesi yüksek yeni bir “müşteri/taraftar” tabanının oluşmasına neden olacak ve aynı zamanda Futbol A.Ş.’lerin çatışı altında şirketleşen İngiliz futbol kulüplerinin de yeni gelirler yaratmasının önünü açacaktı.

 

1888’den beri oynanan İngiliz Futbol Ligleri’nin, yaklaşık 100 yıl sonra oluşan yeni devasa gelirlerin etkisiyle yeniden yapılanarak, yeni bir imaj eşliğinde futbolun en prestijli markasını oluşturmak üzere, Division 1’ın sona ermesinin ve “Dünyanın Futbol Ligi” Premier League’in kurulmasının zamanı artık gelmişti.

 

İngiliz Futbol Endüstrisi - II

İngiliz Futbol Endüstrisi - III.

{jcomments on}

                    linkedin-logo Paylaş                        Flipboard -logo Paylaş

Bu İçerik  21263  Defa Okunmuştur
 

Degerli yazarimiz Mete İkiz Cuma, 09 Nisan 2010.

YAZARIN DIGER YAZILARINI GORMEK ICIN TIKLAYIN

FutbolEkonomi , 2010 yılından bu yana futbolun ekonomik, finansal ve yönetsel boyutlarını mercek altına alan bağımsız bir bilgi ve analiz platformudur. 2005 yılında kurulan Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi (FESAM) ile aynı vizyon doğrultusunda faaliyet gösteren platformumuz, futbolu sadece saha içi bir oyun değil, çok katmanlı bir endüstri olarak ele alır.

 Hakımızda daha fazlası >>>


Yazarlarımızın Son Yazıları

Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Kutlu Merih
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Doç. Dr. Deniz Gökçe
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Prof. Dr. Sebahattin Devecioğlu
Murat  Başaran
Murat Başaran
Mete İkiz
Mete İkiz
Hüseyin Özkök
Hüseyin Özkök
Ömer Gürsoy
Ömer Gürsoy
Neville Wells
Neville Wells
Kenan Başaran
Kenan Başaran
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Ahmet Talimciler
Prof. Dr. Lale Orta
Prof. Dr. Lale Orta
Müslüm Gülhan
Müslüm Gülhan
Tuğrul Akşar
Tuğrul Akşar
Av. Hüseyin Alpay Köse
Av. Hüseyin Alpay Köse
Doç. Dr. Recep Cengiz
Doç. Dr. Recep Cengiz
Dr. Ahmet Güvener
Dr. Ahmet Güvener
Av. Arman Özdemir
Av. Arman Özdemir
Dr. Tolga Genç
Dr. Tolga Genç
Tayfun Öneş
Tayfun Öneş
Dr. Bora Yargıç
Dr. Bora Yargıç
Alp Ulagay
Alp Ulagay

Kimler Sitede

Şu anda 2176 konuk çevrimiçi

İstatistikler

İçerik Tıklama Görünümü : 51353910

Raporlar FE Anasayfa

Spor Endexi

 

25/07/2025

Kapanış  
  BİST 100

10.642,60

-0,43

 bjk BJKAS

2,10

-2,33

 fb FENER

14,25

+1,14

 gs GSRAY

1,43

+5,93

 trabzon TSPOR

1,12

+0,90

   SPOR ENDEKSİ

2.606,94

+2,30

1

futbol ekonomi bulten

fesamlogobanner

ekosporlogo

GwuEgEJW4AAMRrc


Futbolun ekonomisi, mali, hukuksal ve yönetsel kısmına ilişkin varsa makalelerinizi bize gönderin, sizin imzanızla yayınlayalım.

Yazılarınızı info@futbolekonomi.com adresine gönderebilirsiniz. 

 

futbolekonomisosyal2

 

sosyal1