Futbolun bütün tadı kaçmış, lig deney tahtasına döndürülmüş ve hakka, hukuka güvensizlik ortamı almış yürümüş...
Fakat Kulüpler Birliği'nin umurunda değil! Onların sadece iki derdi var. Birincisi... Ne pahasına olursa olsun, kulüp kasasına daha çok para girsin! İkincisi... Şike yapan, teşvike bulaşan takımlar aman, sakın küme düşürülmesin! Şimdi söyleyin bana... Böyle bir Kulüpler Birliği'yle... Bu kulüp yönetimleriyle... Futboldaki bozuk düzene son verilebilir mi?
***
"Toy" sandıkları, "hele bir işleri öğrensin de, nasılsa bizim suyumuza gider" diye düşündükleri Gençlik ve Spor Bakanı'ndan da en sonunda bir güzel fırçayı yediler. Utandılar mı, hiç emin değilim! Ne dedi Bakan? "Kulüpler Birliği'nin çalışmalarını 'şikeye af' gibi idrak edilebilecek çerçevenin dışına taşıması gerektiği kanaatindeyim. Kamuoyunu bilgilendirmeden ve spor kamuoyunu yanlarına almadan yapılacak her düzenleme reaksiyonları beraberinde getirecektir. Yeniden futbola, hakem kararlarına, yeniden neticenin sahada oynanan oyun karşılığında alındığına yönelik güveni tesis etmemiz lazım." Yerden göğe haklı sayın Kılıç! Ama ben kendi adıma bu işten umutlu değilim. Mevcut kulüp yönetimleri ve anlayış sürdükçe... Bu güven ortamı tesis edilemeyecek!
***
"Şikeye küme düşürme cezası verilmesin" diye çalışma yapan bir Kulüpler Birliği olur mu? Olurmuş, bunu da öğrendik işte! Bu yöneticiler "Şike yapan düşmeyecekse kim düşecek?" diye en azından kendilerine sormazlar mı? Diyelim ki, gün geldi, şike kanıtlandı. Bu şike nedeniyle mağdur olmuş ve küme düşmüş takımlar olacak! Onların mağduriyeti göz göre göre olağan sayılacak ve onaylanacak mı? Ya da şike yapılan sezonlarda küme düşme kaldırılacak mı? Ya da... Esasında bu kulüplerin hepsi de mi şikeci? Pes vallahi!
***
Bir de şu "suç işlemiş kişilerle kurumları birbirinden ayırma" meselesi var. Kulüpler pek sevdi tabii bu ayrımı! Elbette kulüpler şikeci olmaz.
Şikeye teşebbüs eden ve yapan insanlardır. Kulüplerin tarihi ve geleceği belli bir dönemdeki yöneticilerinin hatalarıyla lekelenmez. Fakat unutmamalı ki, şike yapılınca koskoca bir lig sezonu yara alıyor ve kaçınılmaz olarak bazı kulüpler şikenin mağduru oluyor. Tam da bu nedenle şikenin spor hukukundaki cezası bireysel boyutta kalamaz!
***
Federasyonun adı Futbol Federasyonu ama son yıllarda bütün işi gücü kulüplere para bulmak! Çünkü kulüplerin para iştahı doymak bilmiyor. E iyi, güzel de nereye gidiyor bu paralar? Bunca harcama sayesinde... Dünya futbolunun tozunu mu atıyoruz? Hayır! Onu da geçtim, bunca para karşılığı iki hafta üst üste iyi futbol izleyebiliyor muyuz? Hayır! Hakemliğimiz çağ atladı mı? Hayır! Transfer, transfer, transfer... Transfere en çok para harcayan kulüplerimiz aynı zamanda Süper Lig'in en borçlu kulüpleri... Peki kimi alıyoruz? Iniesta'yı mı? David Villa'yı mı? Mesut Özil'i mi? Sonuç... Bu düzen değişsin istiyorsak, bu yönetim anlayışı ve bu yöneticiler gitmeliler!
Bu yönetimler gerçekten yönetiyor mu?
Bu yönetimler gerçekten yönetiyor mu? Dün yazdım ya, bir daha tekrarlayayım. Kulüp yönetimleri kafalarını parayla bozmuşlar. Hep daha fazla para istiyorlar, her sezon daha fazla harcıyorlar. Ama yaptıkları bunca transfere rağmen sonuç ortada... Futbolumuz iki binlerin başlarına göre gerileme devrinde. Hâlâ yabancı transferinde yeni bir Hagi, yeni bir Alex kazancı bile elde edilmiş değil. Galatasaray gibi bir takım Arda Turan'ı transfer kılıfı altında elinden kaçırıyor ve buradan gelen gelire rağmen transfer açığı 7 milyon TL'ye yaklaşıyor. Değerli futbol ekonomisti Tuğrul Akşar'ın rakamlarıyla bakarsak... Bu yıl Trabzonspor'un transfer açığı 26.2 milyon TL. Ya Beşiktaş'ın transfer açığına ne demeli! Transfer rekortmeni siyah beyazlı kulübün verdiği açık 33 milyon TL. Söyleyin bana... Sürekli gelirini artıran kulüplerin "en akıllı" sayılan transferleri neler? Mesela Orhan Şam'a 8.1 milyon vermek mi? Komik! Kim bu yönetimlerin "işini bildiği"ni iddia edebilir?{jcomments on}